Siteyi Tavsiye Et
 
 
Giriş Sayfası Olarak Ayarla
 
Sık Kullanılanlara Ekle  
 
Anasayfa   Açıklama   Kitap Siparişi   Linkler & MP3   Radyo   Soru-İrtibat  
 
 
 
 
 Ana-Baba Hakkı
 Koca Hakkı
 Hanım Hakkı
 Evlat Hakkı ve Terbiyesi
 Evleneceklere Öğütler
 Evlilik, Nikah-Boşanma
 Evlilik ve Aile ile ilgili
 Dinde Örtünmenin Yeri
 Saglık Tavsiyeleri
 Görgü Kuralları
 Kıssadan Hisse
 
 
 
Hicri
 
Günün Sözü
 
 
  Türkiye Çocuk Dergisi  
     
  Yemek Zevki Dergisi  
     
   
 
   
 
Allah dostlarını sevmek
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Allah dostlarını seviyorum diyenin, sevgisinde samimiyse, onlara itaat etmesi gerekir. Hocasının sevdiklerini sevmesi, sevmediklerini sevmemesi gerekir. Hocasını sevenleri sever, sevmeyenleri de sevmez. Yani hocasında fani olur, çünkü böyle büyük bir zatın sevgisine ulaşan, Resulullah efendimize kadar bütün büyüklerin sevgisine kavuşur. Bir şeye kavuşan, her şeye kavuşur. Ama her şeye kavuşmak isteyen, her yere bağlanmaya çalışan, hiçbir şeye kavuşamaz.

Bir kimse, birine, (Seni çok seviyorum, sana âşığım, senin için ölüyorum) diyebilir, ama sözünde doğruysa, bunu ispat etmesi gerekir. Bu üç şekilde ispat edilir:
1- Sevdiğini sevenleri sevmesi, sevmeyenleri sevmemesi; sevdiğinin sevdiklerini sevmesi, sevmediklerini sevmemesi gerekir. Buna hubb-i fillah, buğd-ı fillah denir. Eğer onun sevdiklerini sevmiyor, sevmediklerini seviyorsa sevgisinde samimi değildir.

2- Seven, sevdiğinin hem sevincine, hem derdine ortak olmalı. Dertleri neyse çaresini aramalı.

3- Onun gıyabında dua etmeli ve onun aleyhinde konuşulmasına fırsat vermemeli.

İşte bütün bunlar sevginin alametidir. Bu üç maddeyi uygulayanın sevgisi artar.

Bir Allah dostunun, (Ben seni sevdim) sözüne kavuşmak için, eskiden tekkelerde otuz sene, kırk sene çile çekerlermiş. Çünkü Allahü teâlânın sevgili bir kulu, (Seni sevdim) derse, Resulullah efendimize kadar bu yolun bütün büyükleriyle, Allahü teâlâ da sevdi demektir. Zaten insan, Allahü teâlânın sevgisine kavuşmak için yaşar. Onun için maksat Mekke’ye varmak, orada olmaktır. Yoksa yolda oyalanmak değildir. Bütün ilimler ve hizmetler yolculuk sayılır. Kâbe’ye varmak, yani maksada kavuşmak için insanlar, otuz sene, kırk sene çeşitli sıkıntılara katlanarak gece gündüz durmadan okuyorlar, çalışıyorlardı.

İlimden maksat da, Kâbe’ye varmaktır. Kâbe’ye varmaktan maksat hedefe, maksada kavuşmaktır. Peki, Eshab-ı kiram acaba bu ilimleri tahsil ettiler mi? Onlar, Resulullah efendimizin ilk sohbetlerinde Kâbe’nin içine girdiler. Artık başka şeylerle niye uğraşsınlar ki? Onun için Eshab-ı kiramı herkesin anlaması kolay değildir. İşte Şah-ı Nakşibend hazretleri, (Biz sondakini başa yerleştirdik) buyuruyor. Sohbetimize kavuşana, bütün ilimlerden, zikirlerden, rabıtadan, tasavvufun bütün gayelerinden elde edilmesi gereken şeyleri biz, başta veriyoruz diyor.
 
 
Yazdır   Arkadaşına Gönder
 
 

 
     
 
Güncellenme Tarihi
18 Mayıs 2024 Cumartesi
Sitemize yeni soru-cevaplar eklenmekte ve hergün güncellenmektedir.
Sitemizdeki bilgilerden, orijinaline sadık kalmak şartıyla, alınıp istifade edilebilir.
Ziyaretçi Sayısı