Siteyi Tavsiye Et
 
 
Giriş Sayfası Olarak Ayarla
 
Sık Kullanılanlara Ekle  
 
Anasayfa   Açıklama   Kitap Siparişi   Linkler & MP3   Radyo   Soru-İrtibat  
 
 
 
 
 Ana-Baba Hakkı
 Koca Hakkı
 Hanım Hakkı
 Evlat Hakkı ve Terbiyesi
 Evleneceklere Öğütler
 Evlilik, Nikah-Boşanma
 Evlilik ve Aile ile ilgili
 Dinde Örtünmenin Yeri
 Saglık Tavsiyeleri
 Görgü Kuralları
 Kıssadan Hisse
 
 
 
Hicri
 
Günün Sözü
 
 
  Türkiye Çocuk Dergisi  
     
  Yemek Zevki Dergisi  
     
   
 
   
 
Dine hizmet ve kul hakkı
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
İman nimetinin gitmemesi için şükür gerekir. Bu şükür, iki şekilde olur:
1- Bu nimete kavuşmuş olan Müslümanları Allah rızası için çok sevmek ve Müslüman olmayanları yine Allah rızası için sevmemektir. Buna hubb-i fillah ve buğd-ı fillah denir. Mücadele suresinin son âyetinde, iman nimetine şükretmek için, müminlerin birbirlerini çok sevmeleri, kâfirleri ise, kendi ana babaları, kardeşleri, çocukları bile olsa sevmemeleri gerektiği bildiriliyor.

2- Bu doğru imanı, doğru din bilgilerini, Allahü teâlânın diğer kullarına ulaştırmak için çalışmaktır. Buna da emr-i maruf ve nehy-i münker denir. Bunun en kolay, en uygun ve en risksiz yolu, kitap vermektir.

Bize kadar gelen emaneti bizden sonra gelenlere, Allah rızası için aktarmaya çalışmalı. Yoksa ahirette Allahü teâlâ, (Ey kulum, senin kurtulman için, yüz binlerce kulum kendini feda etti. Kale kapılarında, surların önlerinde, meydanlarda, savaşlarda, her yerde; canlarını, kanlarını, mallarını feda ettiler. Peki sen ne yaptın?) dediği zaman, nasıl cevap vereceğiz? Nimet ne kadar büyükse, onun getirdiği mesuliyet de o kadar büyüktür. Rabbimizin huzuruna kul hakkıyla gitmemeli. İşte kul haklarından biri de budur. Sözümüzün geçtiği kimselere dinimizi öğretmeye çalışmalıyız.

Çalıştığımız işin hakkını vermezsek de kul hakkına gireriz. Mesai saatlerine riayet etmekle, kul hakkından kurtulmuş olmayız. Mesaiye gelir de, orada başka işlerle uğraşırsak, vazifemizi ihmal etmiş oluruz. Aldığımız ücreti helal ettirmeye çalışmalıyız. İşine önem vermeyen, hırsızdır. Eğer haram yerse, bu ona zehir olur. Haramla beslenen vücut, ateşte yanmaya lâyıktır. Kazandığı parayı helal ettirmeyenin hesabı çok ağır olur. Herkes hesabını patronuna değil, Allahü teâlâya verecek. Her işin, her hizmetin asıl sahibi patron değil, her mülkün sahibi Allahü teâlâdır.

Allahü teâlânın bir kulu daha yanmaktan kurtulsun diye uğraşmalı. Bugün ben Allah için ne yaptım, bugün ben dini yaymak için yapılan hizmetlere ne kazandırdım? Bunları her gün, her saat kendimize sormalıyız. Hazret-i Ömer her gün kendine, (Yâ Ömer, bugün Allah için ne yaptın?) diye sorarmış. Nefsimiz için yapılanlar çok da, Allah için ne yaptık, asıl bunun üzerinde durmak gerekir. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Kıyamette herkes, şu dört suale cevap vermedikçe hesaptan kurtulamaz:
1- Malını nereden, nasıl kazandı, nereye harcadı?
2- İlmiyle nasıl amel etti?
3- Ömrünü nasıl geçirdi?
4- Bedenini nerede yordu, hırpaladı?)
 
 
Yazdır   Arkadaşına Gönder
 
 

 
     
 
Güncellenme Tarihi
18 Mayıs 2024 Cumartesi
Sitemize yeni soru-cevaplar eklenmekte ve hergün güncellenmektedir.
Sitemizdeki bilgilerden, orijinaline sadık kalmak şartıyla, alınıp istifade edilebilir.
Ziyaretçi Sayısı