Siteyi Tavsiye Et
 
 
Giriş Sayfası Olarak Ayarla
 
Sık Kullanılanlara Ekle  
 
Anasayfa   Açıklama   Kitap Siparişi   Linkler & MP3   Radyo   Soru-İrtibat  
 
 
 
 
 Ana-Baba Hakkı
 Koca Hakkı
 Hanım Hakkı
 Evlat Hakkı ve Terbiyesi
 Evleneceklere Öğütler
 Evlilik, Nikah-Boşanma
 Evlilik ve Aile ile ilgili
 Dinde Örtünmenin Yeri
 Saglık Tavsiyeleri
 Görgü Kuralları
 Kıssadan Hisse
 
 
 
Hicri
 
Günün Sözü
 
 
  Türkiye Çocuk Dergisi  
     
  Yemek Zevki Dergisi  
     
   
 
   
 
Esas olan
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Ehl-i sünnet âlimlerinin, Silsile-i aliyye büyüklerinin yolunda dinimize hizmet edenler, çok şükretmeli; ancak hizmetlerdeki başarısını kendisinden olduğunu sanarak kibre düşmemeli, kendisini bir şey zannetmemeli. Bu hizmetler, Allahü teâlânın yardımıyla, büyüklerin himmet ve dualarıyla yürümektedir. Sıkıntılardan, engellerden, düşmanlardan kurtulmaları da böyledir. Leşker-i dua [dua ordusu], leşker-i gazadan [orduda hizmete katılanlardan] öndedir ve kuvvetlidir. Leşker-i gazâ, leşker-i duanın yardımına muhtaçtır.

Sultan Mirza Mahmud, kardeşi Sultan Ahmed Mirza’nın bulunduğu topraklarda gözü olduğu için büyük bir orduyla Semerkand üzerine yürüdü. Sultan Ahmed’in bu orduya karşı koyacak gücü yoktu. Kaçmak için Ubeydullah-i Ahrar hazretlerinden izin istedi. Ubeydullah-i Ahrar hazretleri bu sırada medresede bulunuyordu. Sultana, (Sen kaçarsan, bütün Semerkant halkı başsız kalır ve esir düşer. Yerinde dur ve gönlünü hoş tut! Ben dua edeceğim; ama benim duamın kabulü için, bir emîr-ül-mü’minîn olması şart. Allahü teâlâ bize yardım eder. Dua, kaderi de, kalbi de değiştirir; fakat kabul olmasının şartı var, emîr-ül-müminin de olacak) dedi.

Sultanın hâlâ tedirgin olduğunu görünce ona, (Semerkant düşecek olursa, kalenin arka kapısından çıkar gidersiniz!) dedi. Sultan, tamam dedi. Ubeydullah-i Ahrar hazretleri, dört beş talebesini de kalenin burçlarına gönderip, (Siz de orada zikre devam edin. Savaş bitene kadar yerinizden ayrılmayın) dedi. Komutana da, (Ne zaman işaret edersem, kaleden birkaç bölük dışarıya çıksın) dedi ve savaş başladı. Ondan sonrasını askerlerden dinleyelim:
(Biz kılıcımızı sallıyorduk, sekiz on tane kelle önümüze düşüyordu. Biz sadece kılıcı sallıyoruz, kelleler düşüyordu. Sonra birdenbire, kale tarafından korkunç bir kasırga esmeye başladı, karşı taraftan gelenler ne yapacağını şaşırdı. Kimse gözünü açamaz oldu. İnsanlar ve hayvanlar devrilmeye başladı. Çadırlar, eşyalar havada uçuşuyordu. Dağdan kopan büyük bir kaya parçası da çok kimseyi öldürdü. Kayanın düşüşünden öyle korkunç bir ses çıkmıştı ki, süvarilerin atları ürküp boşanmış ve sahiplerini çiğneyerek kaçmaya başlamışlardı. Herkesin birbirini çiğneyip ezdiği bir ana baba günü olmuştu. Bu durumdan dehşete düşen Sultan Mirza Mahmud, atına atlayıp kasırga istikametinde dörtnala kaçmaya başladı. Ordusu da arkasından kaçtı. Bunun üzerine Sultan Ahmed, ordumuzun başına geçti ve peşlerine düştük, çoğunu kılıçtan geçirdik.)

Sonunda, burç üzerindeki talebeler de, Sultan Ahmed de, Ubeydullah-i Ahrar hazretlerinin yanına döndüler. Ubeydullah-i Ahrar hazretleri Sultanı sarayına gönderdi. Kendileri de medreseye döndüler...
 
 
Yazdır   Arkadaşına Gönder
 
 

 
     
 
Güncellenme Tarihi
18 Mayıs 2024 Cumartesi
Sitemize yeni soru-cevaplar eklenmekte ve hergün güncellenmektedir.
Sitemizdeki bilgilerden, orijinaline sadık kalmak şartıyla, alınıp istifade edilebilir.
Ziyaretçi Sayısı