Siteyi Tavsiye Et
 
 
Giriş Sayfası Olarak Ayarla
 
Sık Kullanılanlara Ekle  
 
Anasayfa   Açıklama   Kitap Siparişi   Linkler & MP3   Radyo   Soru-İrtibat  
 
 
 
 
 Ana-Baba Hakkı
 Koca Hakkı
 Hanım Hakkı
 Evlat Hakkı ve Terbiyesi
 Evleneceklere Öğütler
 Evlilik, Nikah-Boşanma
 Evlilik ve Aile ile ilgili
 Dinde Örtünmenin Yeri
 Saglık Tavsiyeleri
 Görgü Kuralları
 Kıssadan Hisse
 
 
 
Hicri
 
Günün Sözü
 
 
  Türkiye Çocuk Dergisi  
     
  Yemek Zevki Dergisi  
     
   
 
   
 
Hocayı seven talebesini de sever
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Tasavvuf talebesinin biri, arkadaşını hocasına şikâyet eder, (Onu sevmiyorum) der. Hocası ona sorar:
- Kardeşim, o arkadaş senin iman ettiğin gibi, Allahü teâlâya iman etmiyor mu? Kur’an-ı kerime, Muhammed aleyhisselama inanmıyor mu? Ehl-i sünnet itikadında değil mi? Namazını kılmıyor mu? Hocasını sevmiyor mu, onun yolunda değil mi? Yapılan hizmetlerimize katılmıyor mu?

O talebe, şikâyetçi olduğu arkadaşının bunları yaptığını söyleyince mübarek zat tekrar sorar:
- Peki, kardeşim, geriye onu sevmemek için ne sebep kaldı? Elbette sadece nefsimiz kaldı. Nefse uymazsak severiz.

Büyük zatların talebeleri, tek tek, hocalarını temsil eder. Yani hepsine hocalarına olduğu gibi hürmet etmek gerekir. Buna çok dikkat etmeli, her talebeyi hocasının evladı gibi bilmeli, duasını almaya çalışmalı. Büyükleri daha çok sevmek için önce talebelerini sevmek gerektiğini unutmamalı. Eskiden, talebelerin her biri, arkadaşının uyumasını beklerdi, uyuyunca da gidip onun ayaklarının altını öperdi. Yani aşk derecesinde birbirlerini severlerdi. Bu yoldaki arkadaşlarının kıymetini bilirlerdi.

Hocaya muhabbet, talebelerin birbirlerini sevmesiyle olur. Bir talebede bu sevgi yoksa, hocasını da, diğer büyükleri de sevmiş olamaz. Seviyor görünebilir, ama gerçekte sevgi yoktur. Seven, sevdiğinin elini sürdüğü yeri de sever. Yani bilse ki hocası buraya elini sürdü, talebe oraya âşık olur. Nitekim büyükler, (Bir mübarek zat, bir yere elini sürse, insan oraya rabıta etse, muhabbetle bağlansa, feyiz alır) buyurmuşlardır. Böyle yapmakla, o büyük zat hatırlanmış olur.

Hubb-i fillah ve buğd-ı fillah yani Allah’ın dostlarını Allah için sevmek, Allah’ın düşmanlarını da Allah için sevmemek, imanın şartıdır. Allah’ın düşmanı kim? En baş düşman nefsimizdir. Peki, Allah’ın düşmanı olan nefsi seven, onun arzularının peşinde giden, onu dinleyen, nasıl Allah’ın sevgili kulu olur? Allahü teâlâ, (Müminleri Allah için sevin!) diyor. Nefs ise, ona buna kızıyor. Allah’ın düşmanı olan nefsimizi sevindirmek için, Allah’ın dostu olan Müslümana kızılır mı, buğz edilir mi hiç? Allah korusun insanın imanı zedelenir. İnsan Allah’ın dostuna karşı vazifesini yapmayıp da, kendi nefsini severse, maazallah, bu onu Allah’a düşmanlığa sürükler.
 
 
Yazdır   Arkadaşına Gönder
 
 

 
     
 
Güncellenme Tarihi
18 Mayıs 2024 Cumartesi
Sitemize yeni soru-cevaplar eklenmekte ve hergün güncellenmektedir.
Sitemizdeki bilgilerden, orijinaline sadık kalmak şartıyla, alınıp istifade edilebilir.
Ziyaretçi Sayısı