Ana Sayfa Yap   |   Favorilere Ekle   |   
Arama:
Hikmetli Sözler  >  Üç büyük düşman  
 
Yazıcı için   Yazı boyutunu büyütmek için     
Üç büyük düşman

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Dünyada Allahü teâlânın bir kuluna verdiği en büyük nimet imandır yani Müslüman olmaktır. İman, dünyada huzur ve saadet, ahirette Cennet ve Cemalullah demektir. Kimde bu nimet varsa, o seçilmiş kul demektir; çünkü imanı bizzat Allahü teâlâ verir. Bir nimet ne kadar büyükse, ne kadar kıymetliyse, onun düşmanları da o kadar çok ve tehlikeli olur.

İmanın en büyük düşmanı üçtür:
Birincisi şeytandır. Aldatması zayıftır; ama şeytan, şeytanlığından vazgeçmez. Kendisi gibi, insanların da Cehenneme gitmesini ister. Kalbe giremez; ama kalbe vesvese verir. Bazı tuzakları vardır. Bilhassa servet ve şöhret, en başta gelen tuzaklarıdır. İnsanların da en çok peşinde koştukları şey, servet ve şöhrettir. Onun için çok dikkat etmeli. Servet ve şöhret sahibi olacağım diye, şeytanın tuzağına düşmemeli.

İkincisi
insanın kendi nefsidir. Nefs Allah’ın düşmanıdır. Allahü teâlâ kendisine bir düşman yaratmış, onu da insanların içine koymuştur. Nefsin amacı insanı kâfir yapmaktır. Şeytan inatçı değildir; ama nefs çok inatçıdır. Son hedefi insanı kâfir yapmaktır. Bunun için de, hedefine ulaşana kadar uğraşır. Çok dikkat etmek gerekir.

Üçüncüsü
kötü arkadaştır. Bu çok tehlikelidir. Dünyada rezil eder, ahirette ise Cehenneme götürür. İnsanın imanını öyle çalar ki, o şahsın ruhu bile duymaz. Kitap, gazete, dergi, TV, internet gibi yayınların bozuk olanları da kötü arkadaştır.

İyilik zor, kötülük tez bulaşır. Nefs kötü olduğu için, kötülük çabuk yayılır.

Ölü veya diri Müslümandan feyz, kâfirden ise zulmet yayılır. Bu sebepten dolayı, İslamiyet’in başlangıcında kabir ziyareti yasaktı; çünkü o zaman ölmüş akrabalar kâfirdi. Kâfire ise feyz gitmez. Kabir ziyaretine giden Eshab-ı kiram feyz kaynağıydı; fakat onlardan kâfirlere feyz gitmiyordu; kâfirlerden de zulmet geliyordu. Gidenlerin kalbi kararıyordu. Onun için Peygamber efendimiz, önceleri kabir ziyaretini yasakladı. Bu sebepten, bir gayrimüslimin kabrine gidersek, biz zararlı çıkarız. Hâlbuki bir müminin kabrine gidince, ondan bize feyz gelir veya karşılıklı bir alış veriş olur. Onun için bid’at ehlinden ve kâfirden insana, ancak zarar gelir. Bizden ona fayda gitmez; ama dost olursak biz kaybederiz. Teberri olmazsa tevelli olmaz, uzaklaşmadıkça kavuşulmaz. Yani kötülerden uzaklaşmazsak dosta kavuşamayız, dostlarla birlikte olamayız. Eshab-ı kehf’in köpeği Kıtmir, iyilerle beraber olduğu için Cennete girecek. O halde kim olduğumuza değil, kimlerle olduğumuza bakmalıyız.


Herkesten dua alınmalı


Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Allahü teâlânın bize nasıl muamele etmesini istiyorsak, biz de Onun kullarına öyle muamele edelim. Eğer biz Onun kullarına iyilik yaparsak, Cenab-ı Hak’tan iyilik buluruz. Affedersek affediliriz.

Çölde kalmış insanın suya hasreti gibi, herkesten dua almaya bakmalı. Üç kişinin duası kabul olur, reddedilmez: 1- Anne babanın, 2- Misafirin, 3- Mazlumun.

İman çarşıda satılmaz, miras kalmaz. İyiliğe elverişli olmayan kişi, Peygamberi görse de Müslüman olamaz. Allahü teâlâ seçiyor, imanı veriyor, onu dost ediniyor. Müslüman demek, Cenab-ı Hakk’ın seçtiği, dost edindiği insan demektir. Müslümanlara karşı, bunu düşünerek hareket etmeli.

Evliya bir zat, iyi yetiştirdiği bir talebesine, (Seni halife ilan ettim, filan yere git, orada Allah’ın kullarına İslamiyet’i anlat!) der. Talebe, başüstüne der, icazetnamesini alır. Sonra denilen yere gider, dergâh açar.

Herkes gelmeye başlar; fakat gelenler der ki, (Efendim, işim bozuldu, bir dua edin de Allahü teâlâ bana hayırlı bir iş nasip etsin!) Kimi de, (Bizim çocuğumuz olmuyor, bir dua edin de Allahü teâlâ bize bir çocuk versin!) der. Bazısı da, (Efendim, annem hasta, ne olur bir dua edin!) derler. Her gün böyle… Aylarca bekler, kimse fıkıh meselesi sormaz.

Kendi kendine, (Yahu ben buraya niye geldim, ben buraya Allahü teâlânın kullarına İslamiyet’i öğretmek için geldim. Sabahtan akşama kadar derdi olanlar geliyor. Burası İslam kapısı olacağına, dert kapısı oldu) der. Dergâhı kapatıp, başka memlekete gider.

Bir gece rüyasında hocasını görür. Hocası, (Ne yaptın) der. (Hocam, beni gönderdiğiniz yere gittim, hiç kimse dinini öğrenmek için gelmedi, hiç kimse dini sual sormadı. Eşinden, işinden, herkesten sual var; fakat ahiretten bir sual yok. Baktım ki orada dert babası oldum, ben de köyüme geldim. Onları kurtaramıyorum, bari kendimi kurtarayım dedim) der.

Hocası kızarak der ki:
Böyle giderse, sana verdiklerimizin hepsini geri alırız. Bu yol müminlerin sıkıntısını, derdini çekmek yoludur. Onlara sıkıntı vermek, onlara dert olmak değil, onların derdini almak yoludur. Sen dinini öğrenmek için gelenleri beklemen yanlıştır. O, 500 sene önceydi. Şimdi nerde o Müslümanlar ki, ben ahiretimi düşünüyorum desinler; ama sen akıllı ol, onlara dünya çarelerini söylerken, bir hadis-i şerif söyle, bir nasihat söyle, bunu fırsat bil! Yoksa mahvolursun.

Bu sefer geri gelip, her gelene bir Mızraklı İlmihâl verdi. Böylece herkesin hem dünyalarına, hem de ahiretlerine yardımcı olmaya başladı.

 
Geridön
 





Dünya Namaz Vakitleri


Türkiye Takvimi


Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır.
Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.