Kelime olarak “kendine dönük” anlamındadır. Erken çocukluk psikozu, atipik gelişme gösteren çocuklar, çocukluk şizofrenisi olarak adlandırılan bir gelişim bozukluğudur. Kişinin; düşüncelerinin, duygularının ve arzularının, dünyayı kendi algılayış biçimine göre belirlenmesidir. Bireyin iç gerçekliği, dış gerçeklikle bağdaşmaz. Birey olay, nesne ve olguları normal kişilerin paylaştığı gerçeklik temelinde değil kendi duygu ve düşüncelerinin ışığı altında değerlendirir.
Tipik olarak sosyal anlamda çevreye tepkisizlik, sözlü veya başka türlü iletişim güçlükleri, gerçeklikten uzaklaşma, içe kapanma, nesnelere karşı aşırı düşkünlük, takıntılı hareketlerle tanımlanan bir süreçtir.
Ne olduğu kesin olarak bilinmeyen bu süreçte tek bir tanım bütün otistikleri kapsamamaktadır. Başlıca davranışsal belirtileri bazen normal çocukların ya da diğer gelişim farklılığı gösteren çocukların gösterdiği özelliklerle karışabilmektedir. Yaşanan bu süreç her hangi bir kültüre ait değildir. Evrensel bir özellik taşır. Her kültürde, her toplulukta görülebilir. Toplumu, toplumsal kuralları, geleneği, uyumu, kültürü ve bağlılığı reddeden bir nitelik gösterir.
Otizm yaşamın ilk 3 yılında ortaya çıkan bir sendromdur. Otistiklerde; sosyal, duygusal ve dil alanında gelişim bozukluğu söz konusudur. Otistik bireyi tanımlamak için kullanılan bir çok davranış kriteri vardır. Ancak otistiklerin kendilerine özgü farklı özelliklerinden dolayı hiçbir otistikte bu kriterlerin tümü bulunmaz veya aynı anda görülmez. Bazı otistikler matematik, müzik veya görsel alanda müthiş yetenekli olabilirler.
Ancak bu yeteneklerini günlük hayatta kullanamayabilirler. Dünyayı bir bütün olarak algılayamazlar, genelleme yapamazlar, detaylara takılıp kalabilirler. Gelişimleri ne düzeyde veya nasıl bir yapıda olursa olsun onların hayatı ve dünyayı algılayış biçimleri bizim algılama şeklimizden oldukça farklı bir yapı göstermektedir.
Yaygınlık derecesi nedir?
İlk araştırmalarda 2500 kişide 1 olarak bildirilen değerler, günümüzde 1000’de 1 civarında olduğu belirtilmektedir. Zaman içinde görülen bu artışın açıklanmasında değişik varsayımlar vardır. Bir görüş; çevrenin kirlenmesi, radyo aktif maddeler, beslenme alışkanlığının değişmesi gibi nedenlerle sürecin giderek arttığını savunmaktadır. Bir diğer görüş ise; sürecin zamanla daha iyi tanınması ve hafif formlarının da bu sayıya eklenmesiyle sıklık oranının artmış görüldüğünü savunmaktadır.
Çoğu vakada 36. aydan önce başlar. Ancak anne-babanın farkında olması ve şiddetinin belirlenip tanı konması 36. aydan sonra olur. Son yıllarda hedef 18. aydan önce güvenilir bir şekilde tanı koyabilmektir. Tüm dünyada olduğu gibi erkek çocuklarda daha sık bildirilmektedir. Ülkemizde yapılan araştırmalarda erkek-kız oranı 5/1 olarak tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra kız çocuklar, erkek çocuklara göre otizmin özelliklerini daha yoğun ve ağır olarak yaşarlar.
Otizmin nedenleri nelerdir?
Yaygın gelişim bozukluğu olan bu sürecin nedenleri konusunda bir çok varsayım öne sürülmekle birlikte neden kaynaklandığı üzerine araştırmalar hâlâ devam etmektedir. Otizme pek çok faktörün neden olduğu düşünülmektedir. Bazı genetik hastalıkların otizme yol açtığı düşünülmektedir. Araştırmalar otistiklerin beyin hücrelerinin farklı bir şekilde çalıştığını göstermektedir. Beyin hücreleri arasında mesajları taşıyan kimyasal ileticilerin aşırı fazla veya eksik olduğu düşünülmektedir. Normal çocuklarla yapılan karşılaştırma çalışmalarında otistiklerin daha fazla perinatal (doğumdan hemen önce ve doğumdan hemen sonraki dönem) problemler yaşadıkları belirlenmiştir. (23 Eylül 2007)
Teşhis nasıl konulur?
Otistik süreç için teşhis koymada kullanılan herhangi bir objektif yöntem henüz yoktur. Teşhis koyma aşaması; aileden alınan detaylı bir özgeçmiş bilgisi ve uzun süreli, sistematik olarak yapılan gözlemlerle ve bu sonuçların değerlendirilmesi ile teşhis konulmaktadır.
Erken teşhisin önemi nedir?
Otistik çocukların gelişiminde eğitimin önemi dikkate alındığında, özel eğitimin bir an önce başlatılması için erken teşhis önemlidir. Klinisyenler ve araştırmacılar çocuk gelişiminde; öğrenme çağındaki çocukların potansiyellerinin dikkate alınarak ve uygun eğitimle daha çok gelişme göstereceklerini ifade etmektedirler. Öğrenme çağı geçtikten sonra pek fazla bir değişme sağlanamayacağı veya daha yoğun çalışılması gerektiğini tespit etmişlerdir. Yapılan pek çok araştırmada erken yaşta başlanılan tedavi uygulamalarında otistik çocuklara birçok beceri davranışı kazandırılmıştır.
Erken teşhis konan bir otistik çocukta yapılan çalışmalarda özellikle sosyal duygusal ve dil alanında büyük gelişmeler sağlanmıştır. 5-6 yaşına kadar hiçbir tedavi uygulanmayan çocuklarda ise zamanla gösterdikleri pek çok davranışı kaybettikleri, ana-babaların verdiği öz geçmiş bilgilerinden tespit edilmiştir. Erken yaşta uygulamaya başlanılan tedavilerle sosyal, duygusal ve dil alanında ortaya çıkan gelişme diğer gelişim alanlarını olumlu yönde etkileyecek ve gelişmeyi sürdürecektir.
Klinik belirtiler nelerdir?
Otistik davranışlar gösteren çocuklarda 2.5-3 yaşından sonra teşhis konulmaktadır. Ebeveynlerin çocuklarındaki farklılığı öncelikle konuşmasının gelişmemesi veya hiç konuşma olmadığı durumlar dikkatlerini çeker. Bu nedenle işitme problemleri olduğu düşüncesiyle bir KBB uzmanına götürürler. Bu çocukların 1/3’ünde işitmeyi bozan bir ortakulak hastalığı görülür.
Tedavi ile kısmi bir iyileşme sağlansa da psikiyatrik değerlendirme yapılması şarttır. İlk yıllarda bebek anne-babanın yüzüne bakmaz, anne kucağına almak istediğinde uzanmaz, sosyal temastan kaçınır. Çevresinde olup-biten olaylara karşı ilgisizdir. Bu her sosyal-duygusal farklılık gösteren bebeklerin otistik olduğu anlamına da gelmez.
Hastalığın seyri nasıldır?
Otistik teşhisi olan bireylerin 2/3’ünde hayat boyu bir diğerinin bakımına ve desteğine ihtiyaç duyulurken, 1/3’ü kendine yetebilen, ihtiyaçlarını karşılayan erişkinler olduğu görülür.
Tedavisi nasıldır?
Günümüzde hâlâ otizme yönelik kesin bir tedavi yöntemi yoktur. Otizm hayat boyu devam eden bir süreçtir. Tedavi ile bazı belirtileri ortadan kaldırılabilir.
Uygun bir eğitimle de bazı davranışları ve birtakım becerileri kazanmaları sağlanabilir:
1-İlaç Tedavisi,
2-İmmünglobülin Tedavisi,
3-Sekretin Tedavisi,
4-Fizyoterapi,
5-Diyet tedavisi,
6-Vitamin Tedavisi,
7- Psikoterapi,
8-Diğer yöntemler... (30 Eylül 2007)
Ailelerindikkatini çekmesi gereken davranışlar nelerdir?
1-Otistik bir çocuk sürekli ağlayabilir. Uykudan uyandığında sakinleştirilmesi zordur. Sakinleştirilmesi için sevdiği bir aktivite sunulabilir.
2-Yıkanmaya, üstünü değiştirmeye... birçok yapılması gereken rutin işlere tepki gösterebilir.
3-Otistik bir bebeğe yaklaşıldığında kucağa alınmak için kollarını kaldırmayabilir, kendisine dokunulduğunda tepki gösterebilir.
4-Bazı otistik bebekler yattıkları yatağın veya bebek arabasının duvarlarını uzun süre tekmeleyebilir bazıları ise kendilerini sallayabilir.
5-Normal çocukların ilgisini çeken şeylere otistik çocuk ilgi göstermez. Dönen nesneler ya da parlak eşyalara ilgi duyabilir.
6-Bazıları yüksek düzeydeki seslere tepki gösterirken bazıları hiç rahatsız olmayabilir.
7-Konuşulan dilin bir içeriği olduğunu anlayamaz. Bu içeriği anlamadığı için söyleneni veya istenileni yerine getiremez.
8-Söylenileni olduğu gibi tekrar edebilir. Konuşan kişinin söylediği tonda ve gramer hatası yapmadan tekrar edebilir.
9-Gördükleri şeyleri bir bütün olarak algılayamazlar. Detaylara takılıp kalırlar.
10-İhtiyaç duyduğu şeyleri; bağırarak, yetişkinin elini tutup işaret ederek ifade edebilir. İhtiyacı karşılandıktan sonra yanında bulunan yetişkine yokmuş gibi davranabilir. İstediklerini işaret ederken parmağını değil elini kullanır.
11-Baktığı resimlerde, resmin bütününe değil ilgi duyduğu bir noktaya takılır kalır.
12-Bazı otistikler eşyaları tadarak, koklayarak veya dokunarak tanımaya, araştırmaya çalışırlar. Bu hayatı boyunca bu şekilde devam edebilir.
13-Stereotip hareketleri vardır. El çırpma, kendi çevrelerinde dönme, parmak şıklatma, karmaşık el-göz hareketleri gibi.
14-Kıyafetlerini uygun sırayla giyemeyebilirler. Örneğin kazağın üstüne gömleğini giymeye çalışabilir.
15-Bazı otistikler çevresindeki insanlara tepki vermeyebilir, onlara yokmuş gibi davranabilirler.
16-Yürüdükleri yolların değiştirilmesine tepki gösterebilirler. Hep aynı yolu ve kaldırımı kullanmak isteyebilir.
17-Bazılarının kendi rutin davranışları vardır. Örneğin koklamadan bir şeyi yemeyebilirler.
18- Bazı otistikler yemekte oldukça seçici olabilirler. Sadece hamur işi ya da et türü yemekler dışında bir şey yemek istemeyebilirler.
19-Nesnelere bağlanabilirler. Gazoz kapakları, şişeler, deterjan kutuları gibi.
20-Tehlikelerin farkında değillerdir. Araçlardan, yüksek yerlerden sakınılması gerektiğini bilemeyebilirler.
21-Oyuncakları amacına uygun kullanmazlar. Örneğin bir kamyonun sadece tekerleği onun ilgisini çekebilir.
22-Yaşıtlarıyla birlikte oynamazlar, oyun kurmada ve sürdürmede rol almazlar.
23-Müziğe aşırı ilgi gösterebilir. Parça sözlerini ezberleyebilir ama konuşma dilini kullanmada zorluk çeker.
(07 Ekim 2007)