Bademcikler ve geniz eti
Bademcikler özellikle çocukluk döneminde vücudun, hastalıklara karşı, ilk savunma bölgesini oluştururlar. Bununla birlikte genizde yerleşmiş yine bademcik dokusu yapısında olan “adenoid” dediğimiz; halk arasında “geniz eti” olarak bilinen dokular da, aynı görevi görmektedirler. Yine vücutta sindirim sisteminin bazı bölgelerinde, dalakta ve kemik iliğinde aynı görevi yapan dokular da mevcuttur. Bütün bunlara bağışıklıktan sorumlu lenf sistemi diyoruz.
Bademcikler hemen daima damlacık enfeksiyonu denen, kişiden kişiye tükürükle ve yakın temasla bulaşan mikroplar nedeniyle şişerler. Bu durumda bademcikler kızarır, bazen üzerlerinde beyaz döküntüler olur. Ateş, yutkunma güçlüğü, yutkunurken ağrı gibi eşlik eden belirtiler de bulunur.
Halk arasında geniz eti denilen “adenoid” dokusu da aslında aynı bademcik gibi lenf yapısındadır ve üst solunum yolunun savunmasında rol oynar. Bademcikten en önemli farkı çok büyük olması halinde zaten küçük bir boşluk olan burun boşluğunu tıkamasıdır. Bu durum bademcik ameliyatına kıyasla geniz etine daha sık bir şekilde müdahale edilmesine yol açmaktadır.
Özellikle bebeklik ve çocukluk döneminde bademcikler vücudun savunmasında önemli görev aldıkları için zorunlu şartlar dışında alınmaları uygun olmaz. Son yıllarda bademcik ameliyatları eskisi kadar sık uygulanmamaktadır. Geniz eti çok büyük ve çocuğun solunumunu engelliyorsa, ya da ilaç tedavisiyle düzelmeyen orta kulak sorunlarına yol açmış ise, sadece geniz etinin alınması yeterli olur.
Beta mikrobu denilen streptokok bakterilerinin çok sık bademcik iltihabı yapma özellikleri vardır. Bu durumda özellikle üç ila beş yaşlar arasında geçirilen bademcik enfeksiyonlarının istenmeyen sonuçları olarak kalp kapakçıkları ve böbreklerin işleyişi hasar görebilir. Bunlar çoğu kez beta streptokokların yol açtığı ateşli eklem romatizması ile beraber olur.
Ancak beta streptokoklar günümüzün gelişen sosyal ve ekonomik şartlarında yetişen çocuklarda çok daha az istenmeyen sonuçlara yol açmaktadır. Uygun antibiyotiklerle bu tür komplikasyonlar hem engellenebilmekte hem de daha az görülmektedir. (10 Kasım 2005)
Bademciklerin alınmasının en sık karşılaşılan sebepleri; senede 5-6 defadan daha fazla bademcik iltihabı olması, bademcik iltihaplarına sık sık beta mikrobu denilen streptokok bakterisinin sebep olması, çocuğun ateşli eklem ve kalp romatizması geçirmiş olması, sık bademcik iltihaplanmalarının yanı sıra geniz eti ve orta kulak sorunlarının da bulunuşu, çok sık tekrarlayan ve inatçı hale gelmiş çocuk sinüzitleriyle beraber bademcik ve geniz eti sorununun da bulunuşu, ameliyat nedenleri olarak sayılabilir. Yalnız başına büyük bademcikler bir ameliyat sebebi oluşturmazlar. Ancak beslenme ve solunum sıkıntısı yapan büyüklükte bademcikler ameliyat edilmelidir.
Çocuklarda görülen “uyku apnesi” (uykuda soluksuz kalma nöbetleri) yine geniz eti ve bademciklerin alınmasını gerektiren özel bir durumdur. Bademcik ameliyatları zorunlu haller dışında üç yaşın altında genellikle uygulanmaz. Ancak solunumu ileri derecede engelleyen büyük bademcikler üç yaşın altında da alınabilir. Genellikle bademcik ameliyatlarının en sık yapıldığı yaşlar 3 ila 10 yaşlar arasıdır. İleri derecede horlama, uykuda soluksuz kalma, beslenme ve gelişme bozukluğu, yüz kemiklerinin şekil bozukluğu, dişlerin bozuk çıkması, çok sık kullanılan ilaçlara cevap alınamaması gibi durumlar küçük hastayı ameliyata aday kılar.
Eskiden yaz aylarında bademcik ameliyatı yapılmazdı. Bunun sebebi o dönemlerde çocuk felci salgınlarının yaygın olması idi. Günümüzde çocuk felci aşılanma ile ortadan kalktığı için böyle bir şey söz konusu değildir. Ancak hâlâ yaz aylarında bademcik ameliyatı yapmamak gibi bir gelenek ülkemizde sürmektedir. Aileler de bu ameliyatı yarıyıl tatilinde veya okulun kapanmasına yakın dönemlerde tercih etmektedirler.
Bademcik ameliyatının en önemli riski kanamadır. Günümüzde gelişen genel anestezi şartları ve hastanelerin imkanlarının artmış olması bu riski çok azaltmaktadır. Bir bademcik ameliyatı olurken dikkat edilmesi gereken en önemli şey hastanenin yoğun bakım ünitesi de olan tam donanımlı bir hastane olmasıdır. (17 Kasım 2005)
|