Merhamet ve cömertlik
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Merhamet imandandır. Bu din, bugüne kadar merhametle gelmiştir. (Yeminle söylüyorum, kim Allahü teâlânın mahlûklarına merhamet ederse, Allah ona merhamet eder) hadis-i şerifi, merhametin önemini bildirmektedir. Resulullah'ın, Hazret-i Hasan’la Hazret-i Hüseyin’i öptüğünü gören biri, (Benim on çocuğum var. Hiçbirini öpmedim) der. O kişiye, (Merhamet etmeyen, merhamete kavuşamaz) buyurur. (Cömertlik öyle güzel bir huydur ki, insanın kötü huylarını örter. Cimrilik öyle kötü bir huydur ki, insanın güzel huylarını örter) hadis-i şerifi, cömertliğin güzelliğini, iyiliğini; cimriliğin ise kötülüğünü göstermektedir. Hiçbir cimri, Allah dostu olamaz. Evliya zatlar hep vermiştir. Verince, alandan daha çok sevinen, hakiki mümindir. Cömertlik, Cenab-ı Hakk’ın çok sevdiği bir ahlâktır. Bu, her kula nasip olmaz. Cömert bir kâfire, son nefeste iman nasip olma ihtimali çoktur.

Büyük zatlar, (Essahîü habîbullah, velev kâne fâsıkan. El-bahîlü adüvvullah, velev kâne ârifen = Cömert, fâsık da olsa, Allah'ın habibidir. Cimri ise; ârif, âbid bile olsa, o Allahü teâlânın düşmanıdır) buyuruyorlar. (Cömerdin yemeği şifadır. Cimrininki derttir, zehirdir) hadis-i şerifi aynı durumun vahametini bildirmektedir. İnsanların başına geçecek kişide aranacak ilk vasıf, cömertlik ve merhametli olmaktır. Fakir bir müşrik, (Ben çok fakirim, bana bir şeyler ver!) diye sadaka isteyince, Peygamber efendimiz, (Peki, şu vadiye bir bak!)buyurur. Bakınca, ovaları dolduran koyun sürüsünü görür. (Bu koyunların hepsi senindir, al bunları götür!) buyurur. Müşrik şaşırır, (Yâ Resulallah, bu sürüyü almadan önce, başka bir şeye kavuşmak istiyorum. Bana Müslümanlığı anlatın, ben Müslüman olmak istiyorum) der.

İşte bu cömertlik karşısında Müslüman oluyor. Sürüyü alıp köyüne gidiyor. Fakir bildikleri adamın sürüsünü görünce köydeki herkes olan biteni merak ediyor. Bunun üzerine olanları anlatır: (Ben çok insan gördüm, ama öncekilere benzemeyen öyle bir cömert gördüm ki beni benden aldı. O zattan, sadaka istedim, o bana bu kadar sürü verdi. Bunu bu zamanda kim yapar? Ne olur hepiniz gidin Müslüman olun!)

Orada bulunan herkes bölük bölük giderek Müslüman oldular.

Allah vereni sever

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Bizim dinimiz iyilik etmek, şefkat dinidir. Kur’an-ı kerimde, (Muhakkak ki Allah iyilik edenlere yardım eder, verenleri sever) buyuruluyor. Allah, verene verir. Vermek bir haslettir, huydur. İnsanlar genelde cimridir, vermeyi sevmez. Bu yüzden de dertten kurtulmaz, çünkü durgun su pislik tutar, mikrop kaynağı olur.

Peygamber efendimiz Medine’ye hicret edince, (Ey Eshabım, iki şeyi olan, birini versin, iki evi olan, birini versin, iki hurması olan, birini versin, bir hurması olan, yarısını versin!) buyurdu. Niye vermeyi çok teşvik ediyor? Çünkü bir gün canımızı vereceğiz. İnsan vermeye alışmazsa, en kıymetli varlığı olan canını nasıl verecek? Ölüm acısını en çok çeken, en zor can veren müminler, dünyada vermeye alışmayanlardır. Şimdiden kendimizi alıştıralım. Zamanımızdan, imkânlarımızdan Allah yolunda verelim, fakir fukaraya sadaka verelim. Kârlı çıkacağız. Yardımdan vazgeçmeyelim, yardım isteğimizi köreltmeyelim, yardıma muhtaç arkadaşlarımıza sahip çıkalım. Çünkü sadaka vermek belayı defeder. Ayrıca Peygamber efendimiz, (Hastalıklarınızı sadaka vererek tedavi edin!) buyuruyor. Yemek yedirelim, elbise, para verelim, güler yüz verelim, ziyaret edelim, kaynaşalım.

Yarın çok geç olur. Bugünü yaşıyoruz, an bu andır. Yarını düşünmek, yarına göre hesap yapmak, zaten felaketin başlangıcıdır. Ne garanti var elimizde? Belki son günümüzü yaşıyoruz, belki son namazımızı kılıyoruz, belki son nefeslerimizi veriyoruz.

Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi?
Mal da yalan, mülk de yalan, var biraz da sen oyalan.

Âlem-i İslam’ın başına çöken kara bulutlar, felaketler, boşuna değildir. Kur’an-ı kerimin daha ilk başlangıcında, (İnfâk edin!) yani (Verin!) buyuruluyor. İnsanoğlu cimridir, egoisttir, sanki kendi mülküymüş gibi, her şeye mutlak sahip olmak gibi bir ahmaklık iddiasındadır. Hâlbuki mülk Allah’ındır. Bizim vücudumuz bize ait değil ki, mülk bizim olsun. Her gün binlerce insan ölüyor. Nerede kaldı onların malları, idealleri, imkânları? Hepsi bitti, hayâl oldu. Peki, onlar insan da biz değil miyiz? Biz insanız da, onlar insan değil mi? (Verdiğin senin malındır, alıp tükettiğin değil) hadis-i şerifini de düşünerek, elimizdekilerin bizde kalması için hayra sarf etmeliyiz.

www.ailevekadin.com