Düşmanı tanımayan dostu bulamaz
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

* Düşmanını tanımayan dostunu bulamaz. Nefsini tanımayan Allah’ı tanıyamaz, nefsini tanıyan Allah’ı tanır. Nefsten kurtulmadıkça, insan kendini emniyette hissedemez. En büyük mücadele nefsle olmalıdır. Bu iş bir tarikat yolu değil, Allah’ın dinine sarılmak yoludur.

* Allahü teâlâ ile kullar arasındaki günahlar için şefaat, af çok ama, kullar arasındaki günahlara şefaat, af yok. Adalet var, mahkeme var. Haklı olsa bile insanlar mahkemeye gitmekten korkar. En iyisi sulh yapmak ister, mahkemeye düşmek istemez. Ya o haklı ise. Ahirete giderken borçlu gitmeyin. Alacaklı gidin. Zalim olmayın mazlum olun. Zalim verecek mazlum alacak. Sevaplarımızdan vereceğiz alacaklılara, yoksa onların günahlarını yükleneceğiz. (Ben haklıyım) diyen çok insan orada haksız çıkacaktır.

* Bir kalb kırmak, senelerce ibadet, zikir sevabının hepsini alıp götürür. Dinimiz öyle yüce bir din ki, kâfirin dahi kalbini kırmak yok. Nerde kaldı ki Allah-Peygamber diyen bir Müslümanı kırmak.

* Şeytan insana ibadet ettirir. Peki, yaptıklarımızın rahmani mi, şeytani mi olduğunu nasıl bileceğiz? Şeytan, tam dine uygun şekilde, yani ehli sünnet itikadına uygun şekilde ibadet ettiremez. Ancak bir eksikle ibadet ettirir. Yani o ibadeti bozan, kabul ettirmeyen bir eksikle ibadet ettirir. Mesela, 5 kuruş zekat borcun var, bunu sana verdirmez. Buna yaklaştırmaz. Bunun yerine milyonlarca sadaka verdirir, hayır hasenat yaptırır. Mesela iki rekat kaza namazı borcun var, bunu kıldırmaz, sabahlara kadar tesbih çektirir, zikir ettirir, nafile namaz kıldırır, ağlatır sızlatır. Halbuki, dinimiz 5 kuruş zekatını ver diyor, iki rekat kaza namazını kıl diyor. Bunlar farzdır, dinin isteğidir, hesabı azabı var. Biz ise ne yapıyoruz; kendi isteğimizi yapıyoruz, şeytanın isteğini yapıyoruz. Bu yüzden dinimizi doğru şekilde ehli sünnet âlimlerinin kitaplarından öğrenmeliyiz.

* Neyin faydalı neyin zararlı olduğunu ayıran İslamiyet’tir. İnsanlar faydalı sanır, zararlı olabilir. Zararlı sanır faydalı olabilir. Allahü teâlâ bildirmeseydi, insanlar bilemezdi. İslamiyet’i bilen, dünyanın zararlarından kurtulur.

* İbadetin kabul olması için şartlarına uygun olması lazım. Birincisi; şartlarını öğrenmek, sonra; şartlarına uygun şekilde yapmak, üçüncüsü; ihlas ile olması lazımdır. İhlas ile olmayan ibadet hiçbir işe yaramaz.

* İnsanın nefsi, başkasına soru sordurmaz, ben biliyorum der, o ben kelimesi insanı yıkar.

* Muvaffak olmak iki şeye bağlıdır. Doğruluk, sevgi ile yaklaşmak ve herkesle barışık olmak.

* İnsanların felaketine sebep şey ikidir, biri kendine güvenmek, iki, kendi gibi bir âcize güvenmektir. Ya? Allah’a güvenmek lazım.

* Dünyadaki bir nefeslik vakit, ahiretteki bin yıldan kıymetlidir. Çünkü, ahirette ibadet yoktur, tevbe yoktur, nefsle mücadele yoktur, haramdan kaçma mücadelesi, küfre düşme endişesi yoktur, İslam’a hizmet imkanı yoktur. İşte Cehennemde kalanlar için bir nefeslik dünya zamanı, sonsuzdan daha hayırlıdır. Çünkü, tekrar dünyaya sadece bir nefeslik yollansalar, yapacakları iş, Kelime-i şehadet getirip, Amentü’yü okuyarak iman etmek olur. Ancak bu imkan verilmez.

* (Ebedi) yani sonsuz ne demek iyi anlamak lazım. İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki: (Cehennemde ebedi kalacak olanlara, faraza, siz dünyadaki göl ve denizdeki damlalar adedince, kumsallardaki kum taneleri adedince yanacaksınız, denilseydi, o sevinçle nasıl yandıklarını anlayamazlardı, çünkü bunlar da bir gün biter.) Yine İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki: (Bütün dünya, gökyüzü dahil, buğday tanesi dolu olsa, bir serçeye deseler ki, her sene bir tane yiyeceksin, o buğdaylar biter, ebediyetin yanında hesabı bile olmaz.)

* Müslüman anne ve babasının yüzüne şefkatle bir defa bakana Allahü teâlâ kabul olmuş bir hac sevabı verir. Bin kere baksa bin kere...

* Bir Müslüman tenkit edilirken sus diyene yüz şehid sevabı verilir. Viyana kapılarına kadar gidip gelmiş gibi sevap...

* Ölün ama, namazı bırakmayın, zira dinin direğidir, kim terk ederse dinini yıkmış olur. Ahirette Allah rızası için yaptığımız ibadetler geçerlidir, lüzumsuz şeylerle uğraşmayın.

* Ehli sünnet âlimlerinin kitaplarından her gün bir veya iki sayfa okuyan feyz alır. Feyz demek, nur demektir. Nur kalbe yağar, kalbi temizler. Okudukça kalbiniz nurlanır ve okuduğunuzu anlamaya başlarsınız.

* Helal lokma yiyenler rahat namaz kılar. Çünkü namaza engel, haram lokmadır. Helal lokma yiyen, koşarak namaza gider. Siz “Namaz kıl” demeseniz de onlar namaz kılar.

* İmanın şükrü, Hubbu fillah, buğdu fillah yani Allah için sevmek, Allah için sevmemektir.

* Ölümü hatırlamak, huzur ve saadetin kaynağıdır. Ömrü uzatır. Unutmak ise ömrü kısaltır. Bu an, (Son an) demeli ve ona göre çalışmalıdır.

* Her şeyin istisnası vardır, ama bir şeyin istisnası yoktur. O da paradır. Parası olan güçlüdür. Bu kıyamete kadar böyle devam edecektir.

* Öfke insanın aklını örter. O zaman şeytanın avucuna düşer. Şeytan da onu istediği yere sürükler. Öfkelenmek insanın dinini imanını götürebilir, bundan çok korkmalı.

* Öfkelenmeyin, çünkü kötülükler her zaman öfkeden doğar. Bir insanda kibir varsa, bunun alameti öfkesidir. Kibirden öfke doğar. Bir kimse asık suratlı ve öfkeliyse, iyiye alamet değil.

* Büyüklere hürmet, küçüklere şefkat gösterin. Nerde bir sıkıntı çeken varsa gidin araştırın, büyükleri incitmiştir. Nerede huzurlu bir insan görseniz, araştırın mutlaka bol dua almıştır.

* Dünyalık isteyen sevimsizleşir, zelil olur. Kula değil, Allah’a el açalım. Veren aziz, alan zelil olur.

* Dünya menfaat demektir. Menfaat için yapılan her şey dünyadır.

* Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri buyuruyor ki:
(Allahü teâlânın rızasına giden bütün yolları inceledim, en kestirme yolun, insanları sevindirmek olduğunu gördüm.)

* Müslümanlar kardeştir, yardım edecek, sıkıntılarını giderecek, aybını örtecek. Mümin kardeşinin sıkıntısına nemelazım diyen felakete uğrar.

* İbadetin tadını alan kimse ibadetten usanmaz. Usanan kimse, Allahü teâlâyı az tanıdığı için usanır.

* Hiçbir şey, kaybedilmiş vakti telafi edemez.

* Cahil kimseler, ilimle birbirlerine karşı övünürler. Onların ilimden nasibi sadece övünmeleridir.

* Kul, Allahü teâlâ için neyi terk ederse, Allahü teâlâ, ona karşılık daha hayırlısını verir.

* Allahü teâlâyı unutmaktan büyük günah yoktur.

* Akıllı, sustuğu vakit tefekkür, konuştuğu vakit zikreder, baktığı vakit de ibret alır.

* Her kap içine bir şey konuldukça daralır. Ancak bilgi kabı bundan müstesnadır. O, bilgi konuldukça genişler.

* Bedeninle dünyada, kalbinle ahirette ol.

* Saadet, ömrü uzun ve ibadeti çok olanındır.

* Kıymetli ömrünüzü faydasız, boş şeyler arkasında, oyun ve eğlence ile geçirmemek için uyanık olunuz.

* Eğer cahiller susup, konuşmasalardı, insanlar arasında ihtilaf olmazdı.

* İlim, insanı Allahü teâlânın emrettiği şeylere götürür, zühd ise o şeylere erişilmesini kolaylaştırır.

* Gönlü kırık, zavallı ve garip birini görürsen, yarasına merhem ol! Onun yoldaşı ve yardımcısı olmaktan çekinme!

* Kulun, Allahü teâlâya şükretmesi, Onun kuluna verdiği nimetlerle, Ona isyan etmemesidir.

* Bir kalbde, ahiret arzusu çoğaldıkça, dünya düşüncesi o kalbden kaybolur.

* Allahü teâlâya ulaşan en emin yol; bütün iş, hareket ve ibadetlerde Peygamber efendimizin sünnetine tâbi olmaktır.

* İki haslet vardır ki, kalbe sıkıntı verir: Çok konuşmak ve çok yemek.

* Yalan söylemekten, gıybet etmekten ve hıyanette bulunmaktan uzak durunuz!

* İlim hakimdir, mal ise mahkumdur. İlim seni korur, halbuki malı sen korursun. İlim çalınmaz, mal ise çalınır. İlim sarf ettikçe artar. Mal ise sarf ettikçe azalır.

* Başa kakan, nefret ateşini körükler.

* Allahü teâlânın emirlerini hatırlatan, nasihat eden bir kardeşin, sana altın hediye edenden daha hayırlıdır.

* İnsanın kazançlı olmasının esası; az yemek, az uyumak, az konuşmak ve nefsin arzu ve isteklerini terk etmektir.

* Uzun emel sahibi olmak ve her şeyi sonraya bırakmak, perişanlık ve düşüncesizliktir.

* İnsanların sıkıntılarına katlanmak, Allahü teâlânın beğendiği, Resulullah efendimizin sevdiği ve evliyanın özendiği bir ahlaktır.

* Hırslı mahrum kalır, cimri kötülenir, kıskanç da üzülür.

* Çok konuşan çok yanılır. Çok gülenin heybeti ve hayası azalır.

* İnsan konuştuğuna pişman olabilir, ama sustuğu için pişman olmaz.

* İslam dini, insanların dünyada da, ahirette de rahat ve huzur içinde yaşamasını istiyor.

* En garip ve en çok muhtaç olduğun gün, kabre konulduğun gündür.

* Mal, mülk, çoluk-çocuk; Allahü teâlânın emanetleridir. Emanetlerini istediği zaman alır.

* Sabır; yüzü ekşitmeden acıyı yudum yudum içine sindirmektir.

* Başkasından sana söz getiren, senden de ona götürür.

* Fitne; Müslümanlar arasında bölücülük yapmak, onları sıkıntıya, zarara, günaha sokmak demektir ve çok günahtır.

* İşlerinin doğru gitmesini istersen, kendi başına hareket etme! Akıllılarla istişare et!

* İnsanların en akıllısı; Allahü teâlâya itaat edip, insanların da itaat etmesine rehberlik eden kimsedir.

* İyi arkadaş, dünya ve ahiret için büyük saadettir.

* İnsanlar konuşmayı severler fakat, konuştukları ile amel etmeyi, öğrendikleriyle yaşamayı terk ederler.

* Nice küçük amel, niyet ile büyür, nice büyük amel ise, niyetle küçülür.

* Allahü teâlâyı tanıyan, Onun rızasına kavuşmak için çalışır.

* Bir çocuğu Cehennem ateşinden korumak, dünya ateşinden korumaktan mühimdir.

* Sadaka vererek rızkınızı çoğaltınız! Zekat vererek de, mallarınızı koruyunuz!

*Allahü teâlâya itaat eden, büyük zatların sözlerine dikkat eder. Çünkü onlara Allahü teâlâ tarafından gerçekler tecelli eder ve onu konuşurlar.

* Uygunsuz bir sözü terk etmek, nefse bir gün oruç tutmaktan daha ağır gelir.

* Fakirlik, haline şükredip kimseye şikayet etmeyerek ihtiyacını gizlemektir.

* İnsanı, Allahü teâlânın af ve mağfiretine kavuşturacak şeylerden biri de, açları ve yoksulları doyurmaktır.

* Hiçbir faydalı iş yapmayarak ömrünü boşa harcayandan daha hayırsız bir kimse yoktur.

* Hallerin en doğrusu, İslamiyet’e uymaktır.

* Başkalarının acılarından ve geçmiş felaketlerinden ders al. Böyle insanların nasihat ve tavsiyelerine kulak ver. Yapacağın işi, daha önce bunu denemiş, tecrübeli kimselere danış! Çünkü onlar, kendilerine pahalıya mal olmuş doğru görüş ve bilgileri sana bedava verirler. İllâ senin de başına gelmesini bekleme. Sana da çok pahalıya mal olur.

* Dünyada iken, Allahü teâlânın dinine razı olduğu şekilde doğru hizmet edenler, Allahü teâlânın kullarının müşküllerini halledenler, mahşerde, tahtlar üzerinde, kürsülerde, gölgelerde oturacaklar. Allahü teâlâ onlarla konuşacak. Onlar için ne hesap var ne azap var.

* En zor iş İslamiyet’e hizmet etmektir. Çünkü Allahü teâlâ en zor işi en güvendiğine, en çok sevdiğine vermiştir. Peygamberlere ve vârislerine vermiştir.

* Başarının sırrı, birlik-beraberlik, dürüstlük, iyi hedef seçmektir.

* Yanan bir evden birini kurtarmak çok büyük sevap olduğu halde Cehennem ateşinden kurtarmak yanında hiç kalır. Bir kişi daha yanmaktan kurtulsun diye uğraşmalı. Hiç kimse yanmasın düşüncesinde olmalı.

* Müslümanlık dünya ve ahiret saadetidir. Allahü teâlânın en sevdiği şey imandan sonra kullarına hizmet etmektir.

* Allahü teâlâ bir kulunu severse, ona iki şey verir. Birincisi; sevdiği bir kulunu ona tanıştırır. Eshab-ı kirama Peygamber efendimizi tanıttığı gibi. İkincisi; ona hayırlı bir iş verir. En hayırlı iş Peygamber efendimizin yaptığı iştir.

* Allah’ın dinini, Allah’ın kullarının ayaklarına kadar götürmek ne büyük zevktir.

* Tasavvuf, vakti, en değerli olan şeye sarf etmektir.

* Tasavvuf, herkesin yükünü çekmek ve kimseye kendi yükünü çektirmemektir.

* Tasavvuftan maksat, kendini zorlamadan her an Allahü teâlâyı hatırlamaktır.

* İnsanın kıymeti; idrakinin, ehli sünnet büyüklerinin hakikatlerini anladığı kadardır.

* İnsana lazım olan önce Ehli sünnete uygun inanmak, sonra Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymak, daha sonra tasavvuf yolunda ilerlemektir.

* Bütün kerametleri bize verseler, fakat itikadımız düzgün değilse, hâlimiz haraptır. Eğer bütün haraplıkları, çirkinlikleri verseler itikadımız düzgün ise, hiç üzülmemeliyiz. Doğru itikat, düzgün itikat, ehli sünnet itikadıdır.

* Allahü teâlâ insanları Cennetine davet ediyor. Davetçi olarak da Peygamber efendimizi gönderdi. Davetiye olarak da İslamiyet’i gönderdi. Fakat insanların çoğu bu davete icabet etmedi.

* Para, şan şöhret insanı rahatlatmaz. İslamiyet ile kontrol altına alınmazsa, insanı dünyada ve ahirette perişan eder.

* Beynin sağlam olması lazım. Diğer uzuvlardaki ufak tefek rahatsızlıklar bir şekilde halledilir. Ama beyin rahatsız olursa, bütün vücut felç olur. Lider, beyin gibidir. Ehli sünnet itikadı beyin gibidir, doğru kılınan beş vakit namaz beyin gibidir.

* Vücut, 3 temel unsurdan oluşur:
Beden, Ruh ve Nefs
Bedenin gıdası, topraktan yaratıldığı için topraktır. İhtiyacı, su, sebze, meyve, et ve hasılı bunların ihtiva ettiği madenler vs. İhtiyacı bunlarla giderilir, verilmezlerse zayıf düşer, hiçbirini almazsa kısa zamanda ölür.

Ruh âlem-i emirden gelmedir, çok mübarek, mukaddes bir nurdur. Ruhun gıdası, ibadettir, itaattir, zikirdir, tevbedir, duadır. Onları tedavi için peygamberler ve kitaplar gönderilmiştir. Ruh hastalığı budur, akıl hastalığı ruh hastalığı değildir. İnkâra saparsa ruh mecazen ölür. Ruhun ölmesi o kimsenin kâfir olması demektir. Her şeyin cezası sınırlıdır ama küfrün cezası Cehennemde sonsuz kalmaktır. İmanın mükafatı da Cennette sonsuz kalmaktır.

Nefsin gıdası haramdır, vazifesi, haram işlemek, nefse o gıdayı vermemeli, ama göz ardı da etmemeli. Sus payı, helal olanlardan verilmeli.
* Herkesin belli bir sınırı vardır. Herkesin hakkına riayet etmek gerekir. Müslüman kimsenin hakkını yemez, hakkını da yedirmez.

* Sabrın başlangıcı çok acıdır, sonu baldan tatlıdır. Allahü teâlâdan razı olandan, Allahü teâlâ da razıdır, kazaya rıza evliyanın şanındandır. Sevgiliden (Allahü teâlâdan) gelen bela bahşiştir, bahşişini kabul etmemek büyük hatadır.

* Tefviz, her şeyin Allahü teâlânın takdiriyle olduğuna inanmak, işlerini Allahü teâlâya havale etmek, Onu kendine vekil yapmak, Ona tevekkül edip, güvenmek, Ondan gelenlere sabretmek demektir. Bu zor da olsa çok kıymetlidir.

* Kul Allahü teâlâyı arzu ederse, Allahü teâlâ her türlü maniyi kaldırır ve Mevla’yı bulur.

* İki türlü ilim vardır, akli ilimler ve nakli ilimler. Bu iki ilim ayrılmaz, ayrılırsa bu iki ilime sahip olanlar birbirine düşman olur.

* En kıymetli ilim haddini bilmektir. Bütün kavgalar dünyayı paylaşmaya çalışmaktan ve haddini bilmemekten meydana gelmektedir. İnsan cömert olursa herkes onu sever ve onunla kimse kavga etmez. Hasis insanlar etrafına bir şey vermeyip, dünyayı hep kendilerine almaya uğraştıklarından huzursuzdurlar, sevimsizdirler ve insanlar onlarla devamlı mücadele ederler.

* Şah-ı Nakşibend hazretlerine sormuşlar, (Efendim bu yolun esası nedir, başı nedir?) Buyurmuşlar ki, (Edeptir.) Ortası nedir demişler, (Yine edeptir) buyurmuş. (Peki ya sonu nedir?) demişler, (Yine edeptir) buyurmuş. Neden? Çünkü hiçbir edebe riayet etmeyen Allah’ın dostu olamaz. İlla edep, illa edep. Edep haddini bilmektir. En yüce ilim haddini bilmektir.

* İmam-ı a’zam hazretlerini akıl ile anlamaya çalışmak akılsızlıktır.

* Büyükler hastalık, dert ve sıkıntılardan hiç şikayetçi olmadı. Bunları kim gönderdi? Allahü teâlâ. Hiç Sevgiliden gelenden şikayet edilir mi? Hiç Allahü teâlâ kullara şikayet edilir mi?

* Bir yere çıkmak zordur, ama o yeri korumak daha zordur.

* Kalbine vesvese gelen, ileride büyük makamlara layık kişidir.

* Evlad-ı Resul başınızdan aşağı tuvalet pisliğini boşaltsa, onun huzurundayken gücendirmemek için temizlemeye kalkmayın.

* Dünya hayatı Cennete benzemez ancak, Allahü teâlâ adeta bazı kullarına Cennetten bahçe misali bahçe nasip eder, alameti; zikreden dil, şükreden kalb, kâfi ölçüde geçim, rahat edebileceği ev, bir de anlaşabileceği bir eş.

* Ahmaklık kârını zararını bilmemek, sağını solunu görmemek, iyiyi kötüyü ayıramamak demektir. Cehenneme giren ahmaklık sebebiyle girer, yüz binlerce ip sarkıtılıyor, uçuruma yuvarlanmamak için.

* İbadetleri lezzet alıyoruz diye yapmayın, Allahü teâlânın emri olduğu için yapın. * Nefs, herkesten üstün olmak ister, anneden de, babadan da, hocadan da. Nefsin bir zaafı var, kendi evladını kendinden üstün ve daha iyi görmek ister.

* Elbette emr-i maruf nehy-i münker çok sevaptır, ancak üç şarta haiz olmalı: 1- Bilmek (İlim sahibi olmak) 2- O şeyi bizzat nefsinde yapmak 3- Emr-i Maruf veya nehy-i münkeri rıfk ile yapmak
* Allahü teâlânın sevdiklerinin 4 özelliği var;
Helal kazanırlar ve yedikleri, giydikleri her şey helaldir.
Tevazu sahibidirler, asla kibirli değildirler.
İyi huyludurlar.
Herkesle iyi geçinirler, güler yüzlüdürler.

* Nefsin gıdası haram işlemektir, nefse bu gıdayı vermeyip, dinimizin müsaade ettiği şeyleri vererek, meşgul etmeli, hatta kandırmaya çalışmalı. Nefs, kedinin fareyi deliğinden beklediği gibi bekler, gaflete gelmez.

* Ailede geçimsizliğin kaynağı, kadın ve erkeğin hukukuna riayetsizliktir.

* Tatlı dil Müslümanın şiarıdır, adalet kul hakkının temelidir, adalet olmazsa huzur olmaz.

* Gerçek şükür, her konuda, her hususta, Peygamber efendimizin ahlakıyla şereflenmekle olur.

* İmam-ı a’zam hazretlerinin bir talebesine yaptığı vasiyetlerden bazıları şöyledir:

Konuşurken yüksek sesle konuşma. Hiçbir işinde acele etme, teenni ile hareket et. Acele şeytandır. [Hadis-i şerifte, (Teenni eden isabet eder, acele eden hata eder) buyuruldu. Teenni, acele etmemektir.]

Susmayı âdet edin.
[Hadis-i şerifte, (Susmak, hikmettir; fakat susan azdır) buyuruldu.]

Her ayda birkaç gün oruç tut.
[Hadis-i şerifte, (Her ay 3 gün oruç tutan, yılın tamamında oruç tutmuş gibi olur) buyuruldu.]

Nefsini hesaba çek, ilmi muhafaza et. Böylece amelinden iki cihanda faydalan.
[Hadis-i şerifte, (Akıllı, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için amel edendir) buyuruldu.]

Dünya nimetine ve sağlığına güvenme.
[Hadis-i şerifte, (İhtiyarlıktan önce gençliğin, hastalıktan önce sağlığın, meşguliyetten önce boş vaktin, fakirlikten önce zenginliğin, ölümden önce hayatın kıymetini bil) buyuruldu.]

Bu nimetlerin hepsinden sorguya çekileceksin.
[Hadis-i şerifte, (Kıyamette, herkes ömrünü nerede geçirdiğinden, malını nereden kazanıp, nereye harcadığından ve ilmi ile amel edip, etmediğinden sorulacaktır) buyuruldu.]

Kötü kimseyi; kötülüğü ile anma, bir iyiliğini bul, onu söyle. Eğer kötülüğü din hakkında ise, bid’at ise onu insanlara söyle ve ona uymaktan onları koru.
[Hadis-i şerifte, (Bid'atler yayılınca, ilmi olan bunu herkese bildirsin, bildirmezse, Kur'an-ı kerimi gizlemiş sayılır) buyuruldu.]

Sakın ölümü hatırından çıkarma.
[Hadis-i şerifte, (Ölümü çok hatırlayanın kalbi ihya olur, ölümü de kolaylaşır) buyuruldu.

Kur’an-ı kerim okumaya devam et.
[Hadis-i şerifte, (Kur'an okunan evin hayrı artar, melekler oraya toplanır, şeytanlar oradan uzaklaşır. Kur'an okunmayan ev, içindekilere dar gelir, sıkıntı verir, bereketsiz olur. Bu evden melekler çıkar, şeytanlar girer) buyuruldu.]

Bid’at ehlinden uzak dur.
[Hadis-i şerifte, (Bid’at ehlinin cenazelerine gitme, onlarla birlikte namaz kılma. Ben onlardan değilim) buyuruldu.]

Küfür ehli ile zaruretsiz konuşma, mümkünse onları İslam’a davet et, değilse, onlarla dost olma. Anneni, babanı, üstadını hayır duadan unutma. Ezan okununca, hazır ol, herkesten önce mescide gel. Kabirleri ziyaret et.

Komşudan gördüğün ayıpları, emanet bil; sakla, kimsenin sırrını kimseye söyleme. Seninle istişare edene doğruyu söyle. Cimrilikten sakın. Tamahkâr olan mürüvvetsiz olur. Her işte mürüvveti gözet. İhtiyacın olsa da, kimseden bir şey isteme. Dünya ehline rağbet etme.

Yolda giderken sağına soluna bakma, önüne bak. Bahşiş verilen yerlerde herkesten daha çok ver. Bir cemaat içinde iken, onlar teklif etmeden imam olma. Kadınların, kızların, gençlerin toplandıkları yerlere gitme. Fısk, çalgı, müzik ve diğer haram bulunan eğlence yerlerine girme.

Bu nasihatimizi, canı gönülden kabul et. Bunlarla dünya ve ahiretini süsle. Zira bunlar senin ve herkesin iyiliği içindir. Bu yolda git ve herkese de tavsiye et.

www.ailevekadin.com