Bid'at olmayanlar

Sual: Bid’at ehli, aşağıda yazdığım şeylere hurafe diyorlar. Doğru mu?
CEVAP
Yanlış söyledikleri çeşitli kitaplarda yazılıdır. Kur'an ve hadiste olmayıp da, icma veya kıyası fukaha ile meydana gelen hükümler bid’at değildir.

Yazdığınız şeylere maddeler halinde cevap verelim:

1- İki bayram arasında nikah yapmak caizdir. Peygamber efendimiz, Cuma gününe rastlayan bir bayram günü, namazdan sonra, nikah yapması istenince, (İki bayram arası nikah olmaz) buyurdu. Yani vakit dar, bayramlaştıktan sonra tekrar Cuma namazı için mescide geleceğiz demek istemiştir.

2- Nazar için kurşun dökmek, nazar boncuğu takmak, tarlaya at kafası takmak bid’at değildir. Bunlara bakılınca, gözlerdeki şua ilk defa oraya gider ve nazar önlenir. (Hindiye)

3- Peygamber efendimizin âdet olarak yaptığı şeyleri yapmamak [mesela entari giymemek] yahut da yapmadığı şeyleri yapmak, [mesela çatal kaşık kullanmak] bid'at değildir.

4- Ölmüş evliyaya adak yapmak, yani mübarek bir zatı vesile edip, Allahü teâlâya yalvarmak caizdir. Mesela (Hastam iyi olursa, sevabı Seyyidet Nefise hazretlerine olmak üzere, Allah için, adak olarak bir koyun keseceğim) demek. Burada, Allahü teâlâ için kesilen adağın sevabı Seyyidet Nefise hazretlerine bağışlanıyor, onun şefaati ile, Allahü teâlâ, hastaya şifa veriyor kazayı, belayı gideriyor. Koyunu mezar başında kesmek haramdır. Puta tapanların, put yanında kesmelerine benzememeli. Türbenin avlusu genişse, bir kenarda kesilebilir.

5- İşleri, Allahü teâlânın yaptığına inanarak, türbelerdeki evliyadan yardım istemek, onların hürmetine dua etmek de bid’at değildir. Hazret-i Mevlana, (Ben ölünce, beni düşünün, imdadınıza yetişirim) buyurdu. Deylemi’nin bildirdiği (Kabirdekiler olmasa, yeryüzündekiler yanardı) hadis-i şerifi de, Allahü teâlânın izni ile, ölülerin dirilere yardım ettiğini göstermektedir.

6- Ölü işittiği için, ölüye telkin vermek sünnettir. [Bu hususta geniş bilgi sitemizde var.]

7- Definden sonra, mezarlıkta, cenaze sahiplerine taziyede bulunmak bid'at değildir.

8- Devir ve iskat bid’at değildir. [Bu hususta geniş bilgi sitemizde var.]

9- Cuma, bayram ve kandil günleri ve geceleri bid’at değildir. Bunlar, Müslümanların mübarek gün ve geceleridir. Bunlara kıymet veren Allahü teâlâdır. [Bu hususta geniş bilgi sitemizde var.]


Kabristanda Kur’an okumak
Sual:
Kendilerine selefi diyen bazı gençler, mezarlıkta Kur'an okumak caiz değil diyorlar. Kabristanda Kur'an okumak sünnet değil midir?
CEVAP
Evet sünnettir. Muteber eserlerde bilgiler şöyledir:
Kabristanda oturup Kur'an okumak caizdir. (Halebi-yi kebir s. 496)

Ahmed bin Hanbel hazretleri buyurdu ki:
(Kabristana girince, Fatiha, Kul-euzüler ve İhlas surelerini okuyun! Sevabını ölülere gönderin! Sevabı hepsine vasıl olur.) Hadis-i şerifte, (Bir kimse, kabristandan geçerken, 11 kere İhlas suresi okuyup sevabını ölülere hediye ederse, kendisine ölüler adedince sevap verilir) buyuruldu. (Etfal-ül müslimin - İmam-ı Birgivi)

Kabristanda Kur'an okumak sünnettir. (Seyyid Ahmed Tahtavi)

Mezarlıkta Kur'an okuyup, sevabını ölülere hediye etmeli. (Fetava-yı Hindiye c.5, s.350)

Kabristanda, yüksek sesle veya yavaş Mülk suresi veya diğer sureler okunabilir. (Zahire)

Ölünün Kur'an sesini duyarak rahatlamasını niyet eden kimse, yüksek sesle okur. (Haniyye)

Nikahı ve imanı yenilemek
Sual:
Hocanın biri, "Nikahı ve imanı yenilemek bid'attir. İman ve nikah pamuk ipliği ile bağlı değildir. Üzerinden zaman geçmekle eskimez ve yenilenmesine gerek olmaz. İman ve nikah ya vardır veya yoktur. Varsa yenilenmesine lüzum yoktur. Camilerde yapılan nikah ve iman tazeleme işleri bid'attir" diyor. Tecdid-i iman ve tecdid-i nikah bid'at midir?
CEVAP
Üzerinden zaman geçmekle iman eskir ve yenilenmesi gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Elbisenin eskidiği gibi, içinizdeki iman da eskir. İmanınızın yenilenmesi için Allahü teâlâya niyaz edin!) [Hakim]

İman eskiyeceği ve kopacağı için, her Müslümanın küfre düşmemesi için, sabah-akşam, aşağıdaki iman duasını okumaları emredilmiştir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Şirkten korunmak için Allahümme inni euzü bike min en üşrike bike şey’en ve ene âlemü ve estağfirüke lima la âlemü inneke ente allamülguyub duasını okuyun!) [İ.Ahmed]

İman ve nikah, pamuk ipliği ile değil, söz ile bağlıdır. Her zaman kopabilir. Küfre düşünce hemen kopar ve her kopuşta da yeniden bağlamak gerektiğini bütün İslam âlimleri bildirmektedir. Mesela Birgivi’nin Kadızâde şerhinde buyuruluyor ki:
(Bir kâfir, bir kelime-i tevhid söylemekle mümin olduğu gibi, bir mümin de küfre düşüren bir söz söylemekle kâfir olur. Küfre düşünce nikah da kalmaz, fakat bu talak demek değildir. Bunun için üçten fazla imanı ve nikahı tazelemek caiz olur.) [Küfr bahsi]

Berika ve Hadika’da, (İtikadında, sözünde veya işinde küfre sebep olacak bir şey bulunan kimsenin tecdid-i iman ve [evli ise] iki şahit yanında tecdid-i nikah yapması gerekir) buyuruluyor. Yine aynı kitaplarda buyuruluyor ki:
(Bir sözün veya işin, küfre sebep olacağını bilerek, tehdit edilmeden söyleyenin imanı gider. Çünkü her Müslümanın bilmesi gereken şeyleri öğrenmesi farzdır. Bilmemesi özür olmaz, büyük günahtır. Her iki halde de küfre girenin önceki ibadetleri yok olur. Tevbe ederse, geri gelmez. Zengin ise tekrar hacca gitmesi gerekir. Önce eda ettiği namaz, oruç veya zekatları kaza etmez. Fakat küfre düşmeden önce yapmadığı ibadetleri kaza eder. Tevbe için yalnız kelime-i şehadet söylemek kâfi değildir. Küfre sebep olan şeyden de tevbe etmesi gerekir.

Küfre sebep olan sözü, hata ederek, yanılarak veya tevilli olarak söyleyen veya küfrü gerektirdiği âlimler arasında ihtilaflı olan bir sözü bilerek söyleyen küfre girmez. Fakat tecdid-i iman etmesi iyi olur. Tecdid-i nikah gerekmez.) [Dil afetleri bahsi]

Yalnız eskiyen değil kırılan, kaybolan, bir şeyin yerine yenisi alınınca, buna, yeniledim, tazeledim denir. Nitekim hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(La ilahe illallah kelimesini çok söyleyerek imanınızı yenileyin!) [Hakim]

Tecdid-i iman ve tecdid-i nikah yapmanın gerektiği Redd-ül Muhtar ve diğer bütün fıkıh kitaplarında da bildirilmektedir. Tahtavi’nin Merakıl-felah haşiyesinde ve bunun tercümesi olan Nimet-i İslam’da, (Kadın kocasına, aramızda talak vaki olduğu zaman, beni kendine nikah etmeye seni vekil ettim der de, kocası da kabul ederse, talak vaki olunca, iki şahit yanında, "Filaneyi kendime nikah ettim" derse nikah sahih olur) buyuruluyor.

Küfre düşen karı-kocanın, tecdid-i imandan sonra, iki şahit yanında tecdid-i nikah yapmaları gerekir. Kolaylık olmak için, nikahı yenilemeye hanımdan vekalet almalı, iki erkek şahit yanında, (Öteden beri, nikahım altında bulunan hanımımı, onun tarafından vekil olarak ve tarafımdan asil olarak kendime nikah ettim) demelidir. Camilerde yapılan meşhur tecdid-i iman ve tecdid-i nikahı cemaat ile okumak bu hükme dayanmaktadır.

Camide, imam efendi, yukarıdaki ifadeyi cemaat ile birlikte söylerse, cemaat birbirlerine şahit olmuş, hanımından vekalet alanların nikahları tazelenmiş olur.

Vekalet almayanlar ise, sadece imanlarını tecdid etmiş olurlar. İmam efendilerin ve vaizlerin yapacakları iş, her Müslümanın hanımından vekalet almalarını tavsiye etmektir.

Cemaat ile birlikte, (Allahümme inni üridü...) duasını okuyanlar, (İmanınızı La ilahe illallah sözü ile yenileyin!) hadis-i şerifindeki emre uymuş olurlar.


Tesbih çekmek
Sual:
Peygamber efendimiz zamanında, ipe takılı 99 luk tesbihler olmadığına göre, tesbihle çekmek bid’at değil midir? Hele şimdi, mekanik ve elektronik tesbihler çıktı. Bunlar zaten bid’at değil mi?
CEVAP
İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Namazdan sonra, tesbih çekmek, icma ile de, sabit olmuş müekked bir sünnettir. Tesbihleri, parmakla saymak ve tesbih kullanmak caizdir. Resulullah efendimiz, bir kadının tesbihleri, çekirdeklerle saydığını gördüğü halde, yasaklamamıştır. Tesbihleri, taşla, çekirdekle ve tesbih denen aletle çekmek caizdir. (Redd-ül Muhtar)

Tesbih çekmek ibadettir. Sayı saymak ibadet değil, âdettir. Bir kimse, ne kadar zekat vereceğini elektronik hesap makinesi ile yapsa, bid’at işlemiş olmaz. Zekat vermek ayrı, zekatın miktarını hesaplamak ayrıdır. Bunun gibi, tesbih çekmek ayrı, tesbihin miktarını bilmek, ayrı şeydir.

Deveye binmek zevaid [âdete bağlı] sünnettir, ibadet değildir. Otomobile, uçağa binmek âdettir, sünnete aykırı değildir. Bunun gibi, çakıl taşı ile, nohutla, boncuklarla, mekanik veya elektronik aletlerle, tesbih çekmek bid’at değildir.

Ancak tesbihi ve tesbih çekilen sayaçları, insanların içinde kullanmak dikkati çeker. Fitneye sebep olabilir, gösterişe kaçabilir. Bu bakımdan, bunları, dikkat çekmeyecek şekilde kullanmalıdır.

Mevlid okumak
Sual:
İslamiyet’im emretmediği bir şeyi ibadet olarak, sevap kazanmak niyetiyle yapmak bid’at olduğunu göre, mevlid okumak bid’at değil midir?
CEVAP
Hadis-i şerifte, (Beni övmek ibadettir) buyuruluyor. Resulullah efendimizi övmek bid’at değil ibadettir. Mevlid kandilinde, Peygamber efendimizin doğum zamanlarında görülen halleri, mucizeleri okumak, dinlemek çok sevaptır. Kendisi de anlatırdı. Eshab-ı kiram da bir yere toplanıp, okurlar ve birbirlerine anlatırlardı.

Mevlid okunurken bid’atler işlenmesi, mevlidi ibadet olmaktan çıkarmaz. Bugünkü şekliyle yapılan Mevlid cemiyetlerinin çoğu bid’attir. Kadın erkek karışık oluyor, hatta teganni yapılıyor. Mevlide Kur’an-ı kerimden daha çok öncelik tanınabiliyor. Çalgı eşliğinde okuyanlar da var. Bunları ibadet olarak görmek yanlıştır. Bu yanlışlara bid’at denecek yerde, mevlidin aslına bid’at demek yanlış olur.

Nitekim devir-iskat işine de bid’at diyenler oluyor. Bugünkü yapılış şekli uygun değil diye, devir-iskat yapmaya bid’at denemez.

Mevlide bid’at diyenler, (Bugünkü mevlidlere çok bid’at karıştırılıyor) deseler doğru olur, ama Vehhabiler işin aslını inkâr ediyorlar. Peygamber efendimizin övülmesine tahammül edemiyorlar.

Sual: Ölen bir kimse, kabre konup defnedildikten sonra, kabrin başında telkin vermenin dinimizde yeri var mıdır?
CEVAP
Ölen bir kimse, defnedildikten sonra, kabre ve kıbleye karşı ayakta durarak telkin vermek sünnettir. Mecmâ’ul-enhürde diyor ki:
“Öldükten sonra telkin verilir. Çünkü, ruhu ve aklı geri verilir ve yapılan telkini anlar. Şâfiî mezhebinde de böyledir.”
Kabirdeki meyyite telkin yapmanın meşru olduğu Cevherede yazılıdır. Nûr-ul yakîn fî mebhas-it telkîn kitâbında, telkinin sünnet olduğu çeşitli deliller ile isbat edilmektedir. Cilâ-ül-kulûb ve Gâliyyede diyor ki:
“Resûlullah aleyhissalâtü vesselâm, definden sonra telkin vermeyi emreyledi. Kendisi de telkin verdi.”
Kâdî-zâdenin Birgivî vasıyyetnâmesi şerhinde, telkinin nasıl verileceği uzun yazılıdır.


www.ailevekadin.com