Ana Sayfa Yap   |   Favorilere Ekle   |   
Arama:
Hikmetli Sözler  >  Kendinizi bir şey zannetmeyin  
 
Yazıcı için   Yazı boyutunu büyütmek için     
Kendinizi bir şey zannetmeyin

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

* Kendinizi bir şey zannetmeyin. Hiçbir Müslümanı hakir görmeyin. Çok sarhoşlar imanlı gitmiştir. Nice mürşitler de imansız gitmiştir.

* En makbul sadaka ilim öğretmektir, ondan sonra ilim öğrenmesine vesile olmaktır.

* İtikadı Ehli Sünnet olanlar Cehenneme girmez.

* Allahü teâlâ, kulum benden ne isterse ona o kapıları açarım, ona o yolu açarım buyuruyor. Kalbimizdeki istikametin çok önemi var. Nereye yöneldik ona bakalım. Neye niyet ettik çok iyi düşünelim.

* Büyüklerin yolu, sıkıntılıdır. Fakirlik olur, hastalık olur, zillet olur. İnsanlardan hakaret hatta zulüm olur. Bu bir sünnettir. Büyüklerin yoludur. Bu yoldan geçmişlerdir. Bir gün Eshab-ı kiramdan bazıları üzüntülerini bildirmek için Peygamber efendimize geldiler. Kâfirlerin kendilerine işkencelerini artırdığını arz ettiler. Peygamberimiz de, “Şikayetçi olmayın. Sizden öncekilere de işkence ediliyordu, onlar şikayetçi olmadılar. Siz de şikayet etmeyin, sabredin” buyurdu.

* Önceki Peygamberlerin ümmetlerinin günah işleyeni az idi. Çünkü günah işleyenler helak ediliyordu. Peygamber efendimiz hürmetine bu ümmet helak edilmiyor, günahkârları çok. Günahlardan kurtulmak için bu ümmete iki nimet verildi:
1) Kelime-i tevhid nimetidir. 99 rahmetin anahtarı kelime-i tevhiddir. Bütün dünya terazinin bir tarafına konsa kelime-i tevhid diğer tarafına konsa, kelime-i tevhid ağır gelir. Kelime-i tevhidin yanında dünyanın ağırlığı okyanusta bir damla gibi kalır. Allahü teâlânın gadabını söndüren kelime-i tevhiddir.

2)
Diğer nimet, Peygamber efendimizin şefaatidir.

* Dört şeyi küçük olsa da küçük görmeyin:
1- Hastalık,
2- Yangın,
3- Düşman,
4- Zarar.

* Dünyaya mal biriktirmek, sahiplenmek için gelmedik. Biz yolcuyuz. Dünya da bir vasıtadır, ahirete giden vasıtanın adıdır. Kaldığı otelin odasına sahip çıkana, bindiği vasıtanın koltuğuna sahip çıkana gülerler. Dünyaya sahip çıkan da aynı durumdadır.

* İnsan, kendisi için başkasına kızarsa bu nefsten kaynaklanır, bunun faydası değil zararı olur. Başkası için kızarsa din gayretinden olur. Bu sözlerin faydası olur. Bir kimse beyninden söylüyorsa sıkıntı verir, kalbinden söylüyorsa sevse de hoş, dövse de hoş. Nefs için olursa öfke, karşısındakine yardım için olursa buna gayret denir. Gayretten korkmayın.

* Bir cemiyette herkes üzerine düşen vazifeyi yapmalı. Bir vücudun işe yaraması organların sıhhatli çalışmasına bağlıdır. Saatin dişlilerinden birinde arıza varsa saat çalışmaz, doğru göstermez.

* Baş olmak, ahirette pişmanlıktır. Baş olanlar, önde olanlar ahirette elleri bağlı olarak milletin önünde hesaba çekileceklerdir.

* Akla uymak hiç doğru değildir, insanı yanıltır. Hep danışmak lazım. Büyükler, işin önemini anlatabilmek için, danışacak birini bulamazsan bir ağaca sarık sar ona danış ve kalbine geleni yap buyurmuşlar.

* Kaza ve kader değişmez, ancak dua değiştirir, onun için dua almaya bakınız.

* Sevin, sevdirin, sevindirin. Sizi de severler, sevdirirler, sevindirirler.

* Cömerdin yedirdiği şifa, cimrinin yedirdiği hastalık olur.

* Akıl kavuşana kadar lazımdır. Kavuştuktan sonraki akıl, akıl değil, akılsızlıktır. Mevlana hazretleri, hocamı buldum, aklımı bıraktım ve kurtuldum buyurdu.

* Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
“Bir odada şu kadar bir iplik haramdan olsa, bu odada kılınan namaz kabul olmaz.”

Büyükler buyuruyor ki:
Bir dank, yani bir kuruş, üzerinde kul hakkı olan Cennete giremez.

İnsanın giydiği elbisenin tamamı helal olsa, bir düğmesi, bir ipliği haram olsa, bu elbise ile kılınan namaz helal olmaz.

Peygamber efendimiz yine buyuruyor ki:
Ahirette sırat köprüsünde her Müslümana yedi sual sorulacaktır. Yedinci sualden Peygamberler dahi korkmuştur. Birincisi imandan sorulacaktır, ikincisi namazdan, üçüncüsü oruçtan, dördüncüsü hacdan, beşincisi zekattan sorulacaktır. Altıncısı gusül abdesti sorulacaktır. Ve yedinci suale gelince orada bu sualden Peygamberler dahi, ben dahi hepimiz korktuk. O da kul hakkıdır!

İşte o kul hakkının da hesabı verildikten sonra karşı tarafa geçiliyor, Cennete girebiliyor.
Kul haklarından bir tanesi, gıybet ve dedikodu. Kalbi kırılacak bir lafı bir kimsenin arkasından konuşmak gıybettir. Gıybet, zinadan bile günahtır, kul hakkına girer, kalb kırmaya girer. O halde sakın ola ki, hiç bir Müslümanın, hiç bir şekilde aleyhinde konuşmamalı. Onun hesabını Cenab-ı Hak görecektir.

Gıybetin yol açtığı en büyük günahlardan biri de kalb kırmaktır. Küfürden sonra en büyük günah kalb kırmaktır. Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük günah. Kalbi kırılan bir müminden, onun bedduasından çok korkmalı.... Kalb, nazargâhi ilahidir. Cenab-ı Hak insan vücudunda en yakın komşu kendine kalbi yaratmıştır. Eğer kalb incitilirse yanındaki de incitilir. O halde Müslüman olsun, kâfir olsun hiç kimsenin kalbini kırmamalı. Aksine, iyilik yapmalı.

* Allahü teâlâ iyilik murat ettiği kullarını iyilikte, felaket murat ettiği kullarını felakette kullanır. Müslüman için en büyük felaket, nimetin kıymetini bilmemek olur.

* Eden kendine eder. Hata kusur görmemeli, olmuşu da affetmeli. Hazret-i Muaviye’ye (radıyallahü anh) demişler, efendim siz valilikte çok kaldınız, hiçbir halife sizi değiştirmedi bunun hikmeti nedir? Buyurdu ki: Resulullah efendimizin bir hadis-i şerifine sarıldım, çok rahat ettim, herkes benden memnun kaldı. Cenab-ı Peygamberden işittim [ravisi o], Peygamberimiz aleyhissalatü vesselam; buyurdu ki
“Ya Muaviye, iyilik edene iyilik et, kötülük edeni affet.”

* Şan şöhret insanı rahatlatmaz. Para olur, şöhret olur; fakat huzur olmaz.

* Bir kişi, [etraftakiler duysun diye, riya olarak] yüksek sesle besmele çekerek dükkanını açsa kazancı uygun olmaz.

* Öyle yaşayın, öyle çalışın, öyle konuşun ki, sizin yüzünüzden kimse Cehenneme gitmesin.

* Sorulan dini suallere verilen cevaplara dikkat etmeli, cevap vermek kolay değildir. Cevap verenler de ahirette hesaba çekileceklerdir.

* Allahü teâlâ bir kimseye, bir büyüğü tanıttıysa, neyi tanıtmadı, bir büyüğü tanıtmadıysa neyi tanıttı.

* Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlânın bir kulunu sevmediğinin alameti bu yolun büyüklerine itirazdır.

* Mümin, mümine Allah için sevgiyle baksa Cenab-ı Hak bütün günahlarını affeder.

* Allahü teâlâ kendisine güvenene yardım eder. Paraya, mala mülke şuna buna güveneni, güvendiğiyle baş başa bırakır.

* Allah için olan işte sevgi vardır. Dünya için olan işte sevgi yoktur. Dünyanın tabiatında sevgi yoktur. Allahü teâlâ dünyayı yarattığından beri, bir defa olsun rahmet nazarı ile bakmamıştır. Dünya, nefs ve şeytanın azmasına yardımcı olmaktadır. İnsanın dünyalığı arttıkça, nefsi azar, gurur, kibir artar, kontrolden çıkar... Ahireti bırakıp, hep dünyalığı artırmak için gece gündüz çalışmak, ızdırabı, sıkıntıyı, sevgisizliği artırmak, ahmaklık alametidir. Bir kalbde iki sevgi olamaz. Bir kalbde dünya sevgisi varsa, o insanda Allah sevgisi olamaz. Olamayınca da her yerde, ailesinde, işinde sevgisizdir. Bazıları çok sevilir, bazılarından kaçmaya bakılır. Araştırılırsa, muhakkak onun dibinde başka sevgi olduğu görülür. Allah sevgisi olan kalbde ihlas olur. İhlas olan kalbde Allah sevgisi olur. İhlasla dünya zıttır. Dünya; nefsin ve şeytanın tuzağıdır. Varlıkta imtihan, darlıktan daha zordur. Çünkü darlıkta hep Allah deniyor, varlıkta akla gelince söyleniyor. Bu çok tehlikeli.

* Bir mürşid-i kâmilin talebesine ne yapılsa, hocasına gider. Hocasının talebesini hakkıyla sevmeyen hocasını tanıyamaz, hocasından hiç istifade edemez.

* Ehli sünnet itikadında olmak, büyükleri tanımak büyük nimettir. Tanıdıktan sonra ayrılmak da büyük felakettir. Ayrılanlarla beraber olmak da büyük felakettir. Ayrılanlarla beraber olmak engerek yılanıyla beraber olmaktan daha tehlikelidir.

* İman, Allahü teâlânın bizzat ihsanıdır, çünkü bir kimseye bir şeyler anlatılır, ama imanı Ondan başkası veremez. Allahü teâlâ bir kuluna iman vermişse, ihsanlardan en büyüğünü vermiş demektir. Artık o kulun kalkıp bir kuruşun hesabını yapması, mümin kardeşinin gıybetini, dedikodusunu yapması çok çirkindir.

* Ahir zamanda imanla ölen çok az olur. Çok korkmalı.

* Bir gün zamanın sultanı Mevlana Halid-i Bağdad-i hazretlerinden dua istiyor. Buyuruyor ki:
Elbette sultanlara, valilere, idarecilere dua ediyoruz. Fakat, tebaanız arasında zulüm görmüş-yapılmış biri varsa, benim duam kabul olmaz. Çünkü, kâfir olsun, mümin olsun mazlumun duası ve bedduası makbuldür ve bizim duamızın önüne geçer. Onun için siz insanların kalbini yapmaya çalışın.

* Kul hakkı çok mühim. İnsan şehit olsa, Cennetin kapısına kadar gider. Kul hakkı ödenmedikçe Cennete giremez. İhsanı ilahi, Allahü teâlâ şehitlerin kul haklarını helalleştirecek.

* Muhyiddin-i Arabi hazretlerini rüyada görmüşler etrafı çok kalabalık derecesi çok yüksek, büyük nimetlerin içinde. Demişler efendim siz nasıl bu kadar büyük nimetlere kavuştunuz? Buyurmuş ki, dünyada benim gıybetimi yapanlar, düşmanlar çok fazla, onların bu yaptıkları sayesinde burada derecem durmadan yükseliyor.

* Az tamah çok zarar getirir.

* İslamiyet’in yayılmasına mani olmayan sevilir.

* Başı çürük olanın sonu da çürüktür.

* İlim emanettir mülk değil.

* İki şey, göz kan ağlasa geri gelmez: Gençlik ve sohbet-i salihin.

* En makbul amel, en gizli olanıdır.

* Kalbimizin ilacı La ilahe illallah, bedenimizin ilacı istigfardır.

* Yalancıyla arkadaşlık etme, dostlarını senden uzaklaştırır, düşmanlarını sana dost gösterir.

* İki rekat namaz, bir dua, az bir sadaka kaza-kaderi değiştirir.

* Allahü teâlâ, ne yaptığınızı görüyorum, biliyorum diyor. Onun gördüğü bilindiği halde ikiyüzlü olmaya lüzum yok. İhlas; içini de dışını da temizlemek demektir.

* Gazneli Mahmut Asya Fatihi, Ebul Hasan Harkani hazretlerine; efendim bana bir kısa nasihat eder misiniz, diyor. Buyuruyor ki:
Namaz kıl, haramdan kaç, cömert ol, merhametli ol. Bu dördünü yaparsan beşinciye ihtiyacın olmaz.

* Büyüklerin ruhaniyetlerinden istifade için, inanmak şart, görmek şart değil. Onları görmek bazen tehlikeli olur. Allah korusun, kendini bir şey zanneder, mahvolur.

* Ne zaman insanlar her günahı sıkılmadan işleyip, Allah gafururrahim’i çok söylerse, hep bunu söylerlerse, bu, o zamanın ve o insanların çok bozuk olduğuna alamettir.

* Ölmeden evvel ölünüz. Bu nasıl olur? Öyle bir şekilde inanacaksınız ki ölmüş, fakat acımışlar birkaç dakika müsaade etmişler. Böyle düşünüp, ona göre yaşayacaksınız.

* Ahir zamanda fitne fesat çok olur. Dili tutup, bir şeye karışmamalı. Herkesin arasında olursunuz ama ha var ha yok. Var mı yok mu belli değil. Böyle olmalı.

* Bir şeyi tanımak için ilmin ve görmenin dışında, tatmak, koklamak ya da dokunmak lazım. Eğer dünyanın kokusu olsaydı, koklayan aşıkları ancak ölüm zamanında ayılırdı.

* Ramazan-ı şerifte bir sayfa Kur’an-ı kerim okuyana 100 nafile hac sevabı vardır.

* Son nefeste “Allah” yerine “kurtar doktor” demek, dünya ticaretinde iflas ettiğine alamettir.

* İnsan ya aklına, ya nefsine, ya şeytana ya da İmam-ı Rabbani hazretleri gibi bir büyüğe teslim olur. Büyüklere teslim olup, kurtulmalı. Teslim olundu mu, akla uymak olmaz. Ya gemiye binmemeli, ya da binince kaptana teslim olmalı.

* Bu dünyada aldanan olun, aldatan değil. Ben haklıyım demeyin, ben haksızım deyin. Ben haklıyım deyip ahirete bırakırsanız, haksız çıkabilirsiniz. Bu dünyada herkes ile helalleşin. Sen haklısın deyin rahat edin. Sakın işinizi ahirete bırakmayın.

* Herkese, dinli-dinsiz herkese, hep iyilik yapın. Hiç iyilik yapamazsanız, güler yüzlü tatlı sözlü olun. Tatlı dil, güler yüz; hem sizi koruyan, hem de düşmanınıza dahi zarar vermeyen aksine onu ferahlandıran çok kuvvetli bir silahtır.

* Bir yerde olan her yere kavuşur. Her yerde olan dağılır, kaybolur gider.

* Şu üç özellik büyükler tarafından çok beğenilir:
1-Namazı aksatmamak,
2-Anne duası almak,
3-Merhametli ve cömert olmak.

* Merhamet cömertlikten gelir. Cömertlik de doğuştan.

* Bir talebesinin gelip, diğer bir talebeyi, şu böyle yapmış, bu şöyle dedi diye bahsetmesi, büyüklerin en sevmediği şeylerden birisidir.

* Peygamber efendimiz miraçta "Ümmetim" dediği için bid’at ehli de [küfre düşmeyenleri] Cehenneme girip daha sonra Cennete girecekler.

* Bu dünya ahiretin tarlasıdır. Bir şey ekmeli ki öbür tarafta biçmeli. Eğer bu tarlaya verilen tohum ekilmezse, tohum yenir veya zayi edilirse ahirette bir şey elde edilemez, bir şey biçilemez, bir şey toplanılamaz. Bu dünya tarla. Tohum ne? Allahü teâlânın verdiği ilim, mal, kuvvet, sıhhat, iman, ihlas. Bunları bu tarlaya eken, bunları boşa harcamayan, ahirette bire bin, yüz bin beş yüz bin artık ne lütuf verilirse biçecek.

* Şeytan birine günah işletemeyince ona nafile ibadet yaptırır. Mesela, sabaha kadar namaz kılıp, zikreden birine, herkes mışıl mışıl uyurken ibadet ettiğini düşündürür, ucba kibre düşürür. Onu bu şekilde mahveder. O şahıs da insanların mahvolduğunu, kendisinin kurtulduğunu zanneder. İmam-ı Rabbani hazretleri, bu yolda kendini uyuz köpekten aşağı bilmeyen kişiye, Allahü teâlânın büyüklüğünü tanımak nasip olmayacağını bildiriyor.

* Dünyada en faydalı ilaç, maddi ve manevi bakımdan eşi bulunmayan tek ilaç Kur’an-ı kerimdir. Bilinen bilinmeyen, görünen görünmeyen maddi manevi her hastalığın her derdin devası şifası Kur’an-ı kerimdir. Kur’an-ı kerimin her bir harfi, yüz bin derde yüz bin şifadır.

* Müslümana niye bela geliyor? Bunun çeşitli cevabı var. İki ana başlıkta cevabı şöyle:
1) Günahkâr Müslümanların günahlarına karşılık olarak bela verir. Bir Müslümana ne kadar çok bela geliyorsa, ne kadar çok sıkıntı geliyorsa, bu demektir ki ahirette ona dokunulmayacak, ona hesap sorulmayacak. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Ümmetimin cezası dünyada verilir.)

2)
Enbiyaya evliyaya bela gelir. Bunlara niye gelir? Allahü teâlâ bunlara bir derece, bir makam vereceği zaman bela verir.

Eğer Yusuf aleyhisselam kuyuya atılmasaydı, Peygamber olamazdı. Peygamber olması için kuyuya atıldı. Onun için Allahü teâlânın gönderdiklerine razı olmak lazım.

* Çok insanın Allah demesi, Allahü teâlâ değildir. Onlar kafasındaki şeye Allah diyor. Hayallerindeki tanrı adına ahkâm kesiyorlar. Allah’ın değil kendi isteklerinin peşindeler. Allahü teâlâ Habibini geçerek kendisine yapılan ne ameli kabul eder ne de imanı. Allahü teâlâ, Habibimi geçerek bana gelmeyin, arada o olmadan bana gelmeyin, onsuz olan hiçbir şeyi kabul etmem buyuruyor.

* Allahü teâlâ kendisine kavuşturacak her kapıyı kapatmış, tek kapıyı açık bırakmıştır. Bu tek kapı, Peygamber efendimizin mübarek kalbidir. Peygamberler dahil herkes bu kapıdan geçmedikçe Allahü teâlâya kavuşamaz.

* Evliyanın zahiri cahilin zehiridir. Cahil, bâtından haberi olmadığı için zahire bakar. Evliyaya, akılla, gözle kulakla giden helak olur. Müşrikler de böyle yapmışlardı. Ebu Cehil, Muhammed aleyhisselama Abdullahın yetimi gözüyle baktı. Ebu Bekri Sıddık, âlemlerin Rabbinin Habibi gözüyle baktı. Ona her şeyini feda etti, her sözüne (o söylüyorsa doğrudur) diyerek tam inandı, sıddık oldu, Peygamberlerden sonra insanların en üstünü oldu. Onun için birisi Ebu Cehil oldu, diğeri Ebu Bekri Sıddık radıyallahü anh oldu. Bu nasip meselesidir.

* Mıknatıs molozu çekmez, içinde cevher olanı çeker. Ehli sünnet âlimlerinin kitapları mıknatıs gibidir. Kalbinde cevher olanı çeker. Kalbinde saman çöpü olanı çekmez. Büyükleri de molozlar sevmez. İçinde cevher olanlar sever.

* Allahü teâlâ sevdiği şeyleri dostlarına verir. Doğru itikadı, büyükleri tanımayı dostlarına verir, nasip eder. Ben sevdiğim şeyleri, seçtiklerime, dostlarıma veririm buyuruyor. Büyüklerin yolunda olan bütün Müslümanlar Allahü teâlânın dostudur. Bunları üzen, beğenmeyen, onlara gözle kulakla bakan helak olur. Evet, bunların da hataları yanlışları olur. Bu tozlu yolda giden araba gibidir. Tozlu yolda giden arabaya toz bulaşır. Ama bir rüzgar eserse, yağmur yağarsa hiç toz kalmaz, tertemiz olur.

* Kur’an-ı kerimi okurken, Peygamber efendimizin ismi geçince hemen o mübarek ismi sevgiyle, saygıyla öpmeli. Çok nimete kavuşulur.

Musa aleyhisselam zamanında hiç kimsenin sevmediği, günahkâr bir kimse vardı. Bu öldü. Bu da adam mı diye çöplüğe attılar. Allahü teâlâ Musa aleyhisselama emretti, benim falanca çöplükte bir evliya kulum var, onu oradan çıkar, temizle, namazını kıl ve defnet. Musa aleyhisselam adamı çöplükten çıkardı, güzelce yıkadı, kefenledi, namazını kıldı, bu arada ahali şaşırdı, Allah’ın Resulü bunların çöpe attığı adamı temizliyor, kefenliyor, namazını kılıyor. Definden sonra Musa aleyhisselam adamın evine geldi;
- Ey hatun, bu adam ne yaptı, hangi hayırlı ameli yaptı?
Kadın dedi ki:
- Ya Resulallah, bu hiç kimsenin sevmediği, herkesin kendinden kaçtığı birisi, bunun iyi bir ameli yoktu.
- İyi düşün, bunun hayırlı bir ameli, iyi bir işi var.
Kadın yine;
- Hiç bir iyiliği yoktu, hep günah işlerdi dedi.
Üçüncü defa sordu:
- Bunun mutlaka bir şeyi var ki, Allahü teâlâ bana bunu defnetmemi söyledi.
Kadın dedi ki:
- Bir gün Tevrat okuyordu, okurken Muhammed (aleyhisselam) diye bir isim geçti. Bu ne güzel isim dedi, tekrar okudu, yine bu ne güzel isim dedi. Sonra, ya Rabbi, ismi böyle güzel olanın kim bilir kendisi ne kadar güzeldir, ben ona aşık oldum, dedi ve ismini öptü.

Musa aleyhisselam da tamam, anlaşıldı buyurdu.

Böyle bir Peygambere ümmet olmak en büyük nimettir.

* Bir kimse inanarak Muhammed aleyhisselamı bir defa görse, yandan hatta arkadan görse, eğer a’ma ise bir kere sesini işitse, bütün ilimler [fen ve din bilgileri ve bütün yükseklikler] ona verilir, bu, boyaya batırılan kumaşın boyayı emmesi gibidir. Bütün üstünlükler ve ilimler böyle ona geçer. Bu yüzden Eshab-ı kiramın hepsi müctehiddi, onların derecesine hiç kimse ulaşamaz, bu üstünlük onlara mahsustur.

* İslamiyet ağaç gibidir. Kökü imandır, gövdesi ameller ibadetlerdir. Ağaçtan maksat, meyvedir. Ağacın meyvesi de tasavvuftur, sevgidir, ihlastır. Ağaçsız meyve olmaz, havadan kiraz toplanmaz. Meyveyi yemek için ağaç lazım. Ağaçtan maksat meyve ama, ağaç olmazsa meyve de olmaz.

* Sevgi itaattir. Tam seven, tam uyar.

* Bu dünya öyle de geçer böyle de geçer, son durak bizi bekler.

* Çalışmak ibadettir. Çalışan Allah’ın dostudur. Boş durmamalı. Onun dostu olmak, rızasını kazanmak için boş durmamalı. Bir gün, Peygamber efendimiz, bir yerden geçerken, boş duran birisine selam vermedi. Dönünce aynı adama selam verdi. Eshab-ı kiram, (Geçerken selam vermediniz, dönünce niye selam verdiniz) diye hikmetini sordular. Buyurdu ki:
(Giderken hiçbir iş yapmıyordu. Boş duranı Allah sevmez. Allah’ın sevmediğine ben niye selam vereyim. Dönünce ise bir çöple olsa bile yeri karıştırıyordu. Yani bir şeyler yapıyordu. Onun için selam verdim.)

* Her namazdan sonra on bir ihlas okumayı ihmal etmemeli. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Üç şey kendisinde bulunan kimse, Cennete dilediği kapıdan girecektir: Kul hakkını ödeyen, her namazdan sonra on bir defa ihlas suresini okuyan, katilini affederek ölen.)

 
Geridön
 





Dünya Namaz Vakitleri


Türkiye Takvimi


Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır.
Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.