Ana Sayfa Yap   |   Favorilere Ekle   |   
Arama:
Hikmetli Sözler  >  İman etmek ve imanı kuvvetlendirmek  
 
Yazıcı için   Yazı boyutunu büyütmek için     
İman etmek ve imanı kuvvetlendirmek

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
İnsan, iki şekilde Müslüman olur:
1- İhsan-ı ilahi ile: O kulun hiç haberi yoktur. Bir duası, bir talebi de yoktur. Cenab-ı Hak onu seçer, İmam-ı Rabbânî hazretleri gibi sevdiği bir kulunu tanıttırır ve kurtarır.

2- Adalet-i ilahî ile:
Kul talep eder, (Yâ Rabbî, beni kurtar! Bana razı olduğun yolu nasip et!) diye dua eder. Allahü teâlâ böyle talep edeni muhakkak kurtarır. Bu da adaletindendir. Mutlaka ona hidayet verir, Müslüman yapar. O kulun Müslüman olabilmesi için, ya karşısına sevdiği bir kulunu veya bu büyüklerin kitaplarından bir kitap çıkarır, yahut ona hoş gelecek başka bir vesileyle onu hidayete erdirir. Nitekim, sadece ezanı duyup, Kur’an-ı kerimi dinleyip, Müslüman olanlar çoktur.

Bir kâfir, Kelime-i şehadet getirip Müslüman olduğu anda, Allahü teâlâ onun bütün günahlarını affeder. O artık melek gibi, tertemiz bir insan olur. Ondan sonra mesuliyet başlar. Dinini öğrenmesi ve öğrendiklerini yapması icap eder. Yapılacak birinci iş, Ehl-i sünnet itikadını öğrenip doğru şekilde iman etmektir.

Bir kimse, annesini babasını görerek Müslüman olduğu hâlde, İslamiyet’i öğrenmezse büyük günaha girer. Bu büyük günaha devam ettiği için de, Allah korusun, sonunda küfre kadar gider. Demek ki, Müslüman evladı da olsa, müşrik ana babanın çocuğu da olsa, müminin gerçek imana kavuşması, doğru iman ve ibadet bilgilerini öğrenmesine bağlıdır. Nitekim, Kur’ân-ı kerimde mealen, (Ey Allah’a iman edenler, Allah’a ve Peygamberine iman ediniz) buyuruluyor. Burada Cenab-ı Hak, hem (İman edenler) diye hitap ediyor, hem de (İman ediniz) buyuruyor. Bunun mânâsı, (Anadan babadan öğrendiğiniz, kulaktan duyma bilgilerle edindiğiniz bu taklidî imanınızı, şimdi okuyup öğrenerek kuvvetlendiriniz. Aksi hâlde, taklidî olarak elde ettiğiniz iman, sizi kurtarmaz. Hafif bir rüzgârın mumu söndürmesi gibi, bir söz veya bir olay, o imanı, birden söndürebilir) demektir.

Onun için, kişi, dinini araştırıp öğrenmelidir. Araştırmaya meyledince, Allahü teâlâ, mutlaka onun karşısına, çok sevdiği kullarını çıkarır. Onlarla dost eder ve artık iman o kimsenin kalbinden sökülüp atılmaz.


Âhirette asla karışıklık olmaz

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Eshab-ı kiram, Peygamber efendimize kavuştuktan sonra, Eshab-ı kiram oldular, gerçek imana kavuştular. Kendi aralarında da hep sohbet ederlerdi. Peygamber efendimiz vefat ettikten sonra, yine birbirleriyle sohbete devam ettiler. Hattâ biri diğerine kavuştuğu zaman, (Gel de biraz imanımızı kuvvetlendirelim, Peygamber efendimizden bahsedelim) derlerdi. İmanı korumak için, Allahü teâlânın sevdiği kullarla böyle dost olmak lazımdır.

Hiçbir mümin, kendi kendini kurtaramaz. Çünkü yol çok uzundur. Bu uzun yolda, düşman, fırtına ve tuzak çoktur. Dolayısıyla, bu kadar iman ve ahlâk hırsızı serbestçe dolaşırken, bir insanın tek başına kurtulması ve korunması çok zordur. Mutlaka herkesin uçak veya gemi gibi bir vasıtaya binmesi lazımdır. İşte o bindiği geminin kaptanı ve o geminin istikameti, bu kimsenin kaderi ve istikbalidir. Bu yüzden, insan rastgele kitap okuyamaz, rastgele kişiden dinini öğrenemez. Çünkü tâbi olduğu kişi neyse, artık onun akıbeti de odur. Cenab-ı Hakk'a hamd olsun ki, bizim en büyük şansımız, İmam-ı Rabbânî hazretleri gibi büyükleri sevmek, onların yolunda ve gemisinde olmaktır. Kaptanı ve istikameti belli olan böyle bir Ehl-i sünnet gemisinde olmamız, çok büyük bir nimettir.

Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretlerine, (Efendim, biz çok günahkârız, çok perişan durumdayız, âhirette bizim bu hâlimiz ne olacak?) diye sorulduğunda, o büyük zat, (Gemi sahile çıkarsa, yalnız kaptanını çıkarmaz, içinde kim varsa hepsini çıkarır. Siz içinde bulunduğunuz gemiye bakın! Gemide olmaya bakın, yani bir dalgayla geminin dışına düşmemeye çalışın) buyurur.

(Kişi âhirette sevdiğiyle beraberdir)
hadis-i şerifi gösteriyor ki, herkes sevdiği ve aynı imana sahip olduğu kimselerle beraber bulunacaktır. Orada bir karışıklık, bir eksiklik olmaz. İnsanların işi karışık olur, ama Allahü teâlânın işi karışık olmaz. Allahü teâlânın her işi muntazamdır. Kim kimi Allah için severse, hiç şeksiz ve şüphesiz âhirette de beraber olacaktır. Başka yerde olmaları mümkün değildir. Bütün mesele, kalbdeki sevgi ve muhabbettir. Dolayısıyla insan, kalbinde hangi sevgiyi taşıyorsa, neyi seviyorsa, âhirette işte o sevdikleriyle, karışıklık olmadan, ayrılmadan beraber olacaktır. Tıpkı mıknatısın metal parçalarını çektiği gibi, hepsi bir araya gelir, hiç kaybolan olmaz.

 
Geridön
 





Dünya Namaz Vakitleri


Türkiye Takvimi


Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır.
Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.