Ana Sayfa Yap   |   Favorilere Ekle   |   
Arama:
Hikmetli Sözler  >  Asıl cömertlik  
 
Yazıcı için   Yazı boyutunu büyütmek için     
Asıl cömertlik

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
İnsanların gönlüne hoş gelsin diye elindekileri dağıtmak cömertlik sayılsa da, asıl cömertlik, başkalarının da imana kavuşmasına çalışmaktır. Ebu Bekr-i Sıddîk, Müslüman olur olmaz, (Yâ Resulallah, beni seven, beni dinleyecek altı arkadaşım daha var. Hemen getireyim, onlar da bu imana kavuşsunlar) dedi. İşte asıl cömertlik budur. Yani kendisi için sevdiği şeyin, kavuştuğu nimetin, bir başkası tarafından da elde edilmesini istemek, asıl cömertliktir.

(Farzlardan sonra en çok sevab, din kardeşine iyilik edene verilir) hadis-i şerifi, iyiliğin önemini bildirmektedir, fakat iyiliğin en üstünü, insanları ateşte yanmaktan kurtarmaktır. Mal mülk, ev, araba, yemek vermek de iyiliktir, ama bir kimseye yapılacak en büyük iyilik, ona doğru imanı, farzı, vacibi öğretmek veya öğretilmesine sebep olmaktır, mesela Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından bir kitap vermektir. Bu iyilik, farzlardan sonra Allahü teâlânın en çok sevab verdiği bir ibadettir.

Din büyüklerimiz, (Sana biri dinini öğrenmek için gelirse, ona hizmetçi ol) buyuruyorlar. Asıl iş, bir kişinin daha dinimizi öğrenmesine sebep olmaktır. Merhum hocamız buyurdu ki:
(Bir kişi o kadar zengin olsa ki, dünyanın her şeyi, yerin altı ve üstü onun olsa ve hepsini Allah yolunda sadaka olarak fakirlere dağıtsa, alacağı sevab, unutulmuş bir sünneti meydana çıkarmak sevabı yanında hiç kalır. Hakikat Kitabevi’nin kitaplarıyla iman ve farzlar da yayılıyor. Emr-i maruf sevabı, hiçbir şeyle kıyaslanamaz.)

Dünya hayatı hayaldir. Esas hayat, öldükten sonra başlar. Elde fırsat varsa, birine iyilik yapmalıdır. (İnsanların iyisi, insanlara faydalı olandır) buyuruluyor. Mümin herkesten dua alan, elinden ve dilinden emin olunan insandır. Asla ondan zarar gelmez. Hep etrafına faydalı olur.

Allahü teâlânın mahlûklarına karşı merhametli ve şefkatli olan, daima merhamet ve şefkatle karşılanır. Eden kendine eder. İyilik eden de, kötülük eden de kendine eder.

Peygamber efendimiz, (Sadaka belayı önler, ömrü uzatır) buyuruyor. Verilen şeyin ne olduğuna ve miktarına bakmayalım. Yeter ki bizden az da olsa bir şeyler çıksın!

Cömert olan kimse, kâfir bile olsa, son nefeste iman etme ihtimali vardır. Kâfir olarak ölse bile, Cehennemde azabı daha az olan yere konur.

"Siz nereden geldiniz?"

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Merhum hocamız, sık sık buyururdu ki: 1- Hayat hayaldir. 2- Dünya fanidir. 3- İnsan demek âciz demektir.

Mümine hizmet edenlere hesap da yoktur, azap da yoktur. Ubeydullah-i Ahrar hazretleri buyuruyor ki:
(“Allah sevgisine, Allahü teâlânın rızasına nasıl kavuşulur?” sorusunun cevabını 700 âlim, 700 farklı şekilde vermişler. Ben de şöyle bir cevap verdim ve o 700 âlimin verdiği cevabı içine alan bir cevap oldu: Allah sevgisine, Allahü teâlânın rızasına kavuşmanın en kestirme yolu, Onun kullarına iyilik etmektir.)

Rahman sûresi 60. âyetinde mealen, (İyiliğin karşılığı ancak iyiliktir) buyuruldu. Kim birine zerre kadar iyilik ederse, karşılığını mutlaka görecektir. Kim birine bir iyilik yaparsa, Cenâb-ı Hak yaptığı o iyilik için kabirde bir melek yaratır ve o kişi ölünceye kadar, kabrinde ona istiğfar eder, kabre gelince onu karşılar ve (Sen mümin kulu ferahlandırdığın gibi, ben de seni ferahlandırırım) der.

Dünyadaki pişmanlık bir nimettir ama öldükten sonraki pişmanlık bir felakettir. Nitekim Kur’an-ı kerimde bildiriliyor: Allah’a iman etmeyenler, Peygamber efendimizin getirdiklerine inanmayanlar, beğenmeyenler, din-i İslam’ı kabul etmeyenler, Cehennemde feryat edecektir. (Yâ Rabbi bizi tekrar dünyaya gönder, hiç günah işlemeyeceğiz, hep ibadet edeceğiz) diyeceklerdir. Onlara, (Siz zaten oradan gelmediniz mi?) denilecektir.

Peygamber efendimiz, (Eğer benden sonra peygamber gelseydi Ömer peygamber olurdu) buyuruyor. Hazret-i Ömer, imza yerine yüzüğünü kullanırdı, üzerine, (Kefâ bil-mevti vâızan yâ Ömer) cümlesini kazımıştı. (Yâ Ömer, ölüm en iyi vaaz verici olarak, nasihat verici olarak sana yetmez mi?) demektir. O yüksekliğine rağmen, ücretli birini tuttu. (Beni nerede görürsen gel, “Yâ Ömer, bir gün öleceksin!” de ve git) diye talimat verdi. Epey zaman bu vazifeye devam eden o memura bir gün, (Artık vazifen bitti) buyurdu. Memur şaşırdı, (Efendim bir kusur mu işledim?) dedi. Hazret-i Ömer, (Hayır, vazifeni çok güzel yaptın. Ama artık sana ihtiyacım kalmadı. Çünkü sakalıma ak düştü. O beyazı gördükçe artık ölümü hatırlıyorum) buyurdu.

 
Geridön
 





Dünya Namaz Vakitleri


Türkiye Takvimi


Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır.
Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.