Ana Sayfa Yap   |   Favorilere Ekle   |   
Arama:
Hikmetli Sözler  >  Salihler Cennete gider  
 
Yazıcı için   Yazı boyutunu büyütmek için     
Salihler Cennete gider

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Silsile-i aliyye büyüklerinin yolunda dinimize hizmet edenlerin imanının kâmil ve kalıcı olması, birbirlerini sevmelerine bağlıdır. Bu sevginin azlığı, imanın zayıf olduğunu gösterir. Eğer biri din kardeşinde kusur buluyorsa, onu sevmiyorsa, bir gün imanını kaybedebilir. Zira din kardeşinde kusur bulmak, insanı hâşâ hocasında ve onun bildirdiği, dinin hükümlerinde kusur aramaya götürür. Bu da zamanla imanını kaybetmeye sebep olur.

Müslüman akıllı tüccar gibi olmalı, ne yaptığını bilerek yapmalı. Mahşerde bir cemaat Cennete giderken melekler, (Durun, sizin hesabınız görüldü mü? Mahşere uğradınız mı? Sırattan geçtiniz mi?) diye sorarlar. Onlar, (Hayır, biz öyle bir şey görmedik) derler. Melekler yine, (Peki, siz ne amel işlediniz ki, elinizi kolunuzu sallaya sallaya Cennete giriyorsunuz) diye sorarlar. Onlar, (Rabbimize sorun!) derler. Allahü teâlâ buyurur ki: (Onlar salihlerdir, benim sevgili kullarımdır. Bunlar ümmet-i Muhammed’den olup, Allah rızası için birbirini severler. Onlar hesapsız doğru Cennete giderler.)

Mahşerde Güneş bir mızrak boyu alçalacak. Herkes terlerken, yedi sınıf insan Arş’ın gölgesinde gölgelenecektir. Onlar için azap korkusu olmayacak. O yedi sınıftan biri, Allah için müminin yüzüne sevgiyle bakandır. Din kardeşliğinin sevgisi sınırsız, sonsuz olduğu için ona doyulmaz. Ama onun dışında neyi seversek sevelim, sınırı vardır. Onun için gerçek sevgi, Allah rızası için din kardeşine duyulan sevgidir.

İmam-ı Rabbânî hazretleri, (Bu büyüklere hizmet eden, bu büyükleri tanımakla şereflenen, pervasız, patavatsız da olsa, aziz ve makbuldür) buyuruyor. Bu büyükleri tanıyan, zirvededir. Tanıdıktan sonra ıvır zıvırla uğraşan, başkasından faydalanmaya çalışan, başka kitapları okuyan, bu zirveden daha ilerisini aradığını zanneden, zirveden düşer.

Bu büyükleri seven müşrik ve kâfir olmaz. Ara sıra günah işlese de, sonra hemen tevbe eder, himmet gelir, tekrar düze çıkar. Ancak bu nimetin şuurunda olmak lâzımdır. Bu zamanda en büyük keramet, bu büyükleri sevmektir. Bu büyükleri sevenler, gökteki yıldızlar gibidir. Kim onlarla beraber olursa, imanını kurtarır. Onların kalbini kıran da helak olur. Onun için, imanı kaybetmekten çok korkmalı, kalb kırmamalı, gıybet, dedikodu, suizan etmemeli, din kardeşlerini sevmeli, onlardan ayrılmamalıdır.

Hizmette doğruluk esastır

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

En iyi âlim, kendinden söyleyen, kendine bağlayan değil, muteber kitaplardan nakleden, vasıta olandır. Dinimiz nakil dinidir. Nakleden aziz, nakilsiz konuşan rezil olur. Ebü'l-Abbâs-ı Mürsi hazretleri sohbetlerine hep, (Hocam Ebül-Hasan-ı Şâzili buyurdu ki…) diyerek başlardı. Bir gün, (Hep hocanızdan naklediyorsunuz. Hiç kendinizden bir şey söylemiyorsunuz) diyen birine buyurdu ki:
(Ben evden bir şey getirmedim. Ne kazanmışsam bu dergâhta kazandım. “Allahü teâlâ buyurdu ki”, “Resulullah buyurdu ki” veya “Ben diyorum ki” diyerek, pek çok şey anlatabilirim. Ama bütün bunları öğrenmeme, bu dereceye yükselmeme vesile olan hocama karşı edebe riayet edip, hep ondan naklederek konuşuyorum. Uygun olan da budur. Hocasından bahsetmeyen, hep “Ben!” diye konuşan kimsede hayır yoktur.)

Bir mübarek zat, ölümünün yaklaştığını düşünüp mümtaz talebeleri arasından hangisini yerine oturtacağını, hizmetleri kime teslim edeceğini belirlemek için hepsini imtihan etmeye karar verir. Talebelerini çağırıp, (Alın bu çiçek tohumlarını, eve gidip saksıya ekin, kök tutup, yeşillenince bana getirin) der.

Herkes tohumlarını alır. Bir müddet sonra bitkiler yeşillenince hocalarına getirirler. Fakat biri, ne yaparsa yapsın tohumundan bitki yetişmez. Yalvarır yakarır, ama olmaz. Mecburen, mahcup fakat çok edepli olarak kuru saksıyı getirir. Herkesin saksısında kök salmış çiçekler varken, kendisininki kupkurudur. Hocaları hepsine bakıp, kuru saksı getirene, (Senin saksın niye böyle?) der. O talebe de (Hocam, herhalde çok büyük bir günahım var ki, Allah'ım bana bu imkânı nasip etmedi. Verdiğiniz tohumu ektim, çapaladım, gübreledim, suladım ama maalesef gördüğünüz gibidir) der. Mübarek zat, (Gel, yerime otur) buyurur. Herkes şaşkın bakarken, diğer talebelerine dönüp buyurur ki:
(Bir daha sakın böyle yapmayın! Ben tohumların hepsini suda kaynattım, tohumlar ölüydü. Siz benim verdiğim tohumların yerine başka tohumlar ektiniz, bana mahcup olmamak için kök salmış, çiçek açmış hâlde getirdiniz. Ama bu arkadaşınız bana doğru bilgi verdi, verdiğim tohumu ekti, başka tohumla değiştirmedi. Benim size son vasiyetim olsun, bana doğru bilgi verin! İşlerimizde, hizmetlerimizde sadakat ve doğruluk esastır. Allah doğruları sever, doğruların yardımcısıdır.)

 
Geridön
 





Dünya Namaz Vakitleri


Türkiye Takvimi


Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır.
Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.