Ana Sayfa Yap   |   Favorilere Ekle   |   
Arama:
Hikmetli Sözler  >  Güneş ve aynalar  
 
Yazıcı için   Yazı boyutunu büyütmek için     
Güneş ve aynalar

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Güneşin karşısına bir ayna konsa, bu aynanın karşısına başka bir ayna daha konsa, ilk aynadaki görüntü, diğer aynada da görünür. Bir üçüncü ayna daha konsa orada da Güneş görünür. Aynalar konuldukça böyle devam eder. Araya tahta veya kütük girerse görüntü biter. Peygamber efendimiz de manevî bir Güneş’tir, dünyadaki bütün Müslümanların hepsine rüşt, hidayet, vilayet hep Ondan gelir, kaynak Odur. Onun da karşısında aynalar var. Bunlar Eshab-ı kiram ve sonraki mürşid-i kâmillerdir.

Önce o Güneş, Eshab-ı kiramın aynalarına yansıdı. O aynalardan da silsile yoluyla bütün Müslümanlara intikal etti. Peygamber efendimiz, mübarek kalbinde ne varsa, hepsini Ebu Bekr-i Sıddîk hazretlerinin kalbine aktardı. O da kalbindekileri Selman-ı Farisi hazretlerine aktardı ve bu şekilde silsile yoluyla büyüklerimize kadar intikal etti. Arada bir tahta, yani bir bid’at yok. Hep aynadan aynaya intikal ettiği için, Resulullah’ın kalbinden çıkan nura hepimiz kavuştuk. Bu nur bize, hem dünyada, hem kabirde, her yerde yeter. O nur bir cevherdir, Allahü teâlâ, o nuru çöplüğe koymaz. Silsile-i aliyye büyüklerini sevenlerin kalbleri kıymetli ki, Allahü teâlâ bu cevheri o kalblere koymuştur.

Büyüklerimiz, (Bizi görmek isteyen, kitaplarımızın satırlarının arasında bulur) buyurmuştur. Onun için büyüklerin kitapları varken, başka şeylerle uğraşmak akıl kârı değildir. Yine büyüklerimiz, (Bir şeye, kavuşan, her şeye kavuşur. O bir şeye kavuşmayan, hiçbir şeye kavuşamaz) buyuruyor. Büyük bir zata kavuşan her şeye kavuşmuş olur. Ama her yere bağlanmaya çalışan, hiçbir şeye kavuşamaz.

Bir talebe, aşka gelip, (Yâ Rabbi, hocama hayırlı uzun ömür ver, onu başımızdan eksik etme!) diye dua etmeye başlayınca, hocası şaşırır, (Hayırdır kardeşim ne oldu?) diye sorar. Talebe, (Efendim, siz hep konuşun, anlatın diye dua ettim. Çok güzel, çok tatlı anlatıyorsunuz, hücrelerimize kadar işliyor) der. Hocası, (Peki bunun sebebini biliyor musun?) diye sorar. Talebenin, (Bilmiyorum efendim) demesi üzerine hocası der ki:
(Kardeşim, ben hayatımda bir gün olsun, mübarek hocamızı düşünmeden, onlara sığınmadan konuşmadım, kendimden tek bir laf etmedim. Hep ondan öğrendiklerimi naklediyorum. Yani tahta olmadım, ayna oldum. Dolayısıyla siz beni değil, aslında hocamızı dinliyorsunuz, o yüzden feyze kavuşuyorsunuz, konuşmalar tatlı geliyor, hepimize tesir ediyor...)

İyilik edene teşekkür

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Dünyanın en bahtiyar insanı, İmam-ı Rabbani hazretleri gibi bir din büyüğünü tanıyıp ona tâbi olan Ehl-i sünnet itikadındaki kimsedir. Cenab-ı Hakk’a ne kadar hamd etsek ve bize bu yolu tanıtan büyüklerimize ne kadar dua etsek azdır. Eğer onlar bizim elimizden tutup çekmeselerdi, bizim bu nimetleri kendiliğimizden bulmamız mümkün değildi. Hangi ilimle, hangi takvayla bulacaktık? İşte bunun için her şeyin hakkı ödenebilir, ama böyle hocanın hakkı ödenemez.

(Men lem yeşkürin-nâse lem yeşkürillah = İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah’a şükretmiş olmaz) hadis-i şerifinde bildirildiği gibi, başta bize dinimizi doğru öğreten hocamız olmak üzere, bize iyilik edenlere, mesela ana, baba, arkadaş gibi, nimetin gelmesine sebep olanlara teşekkür etmezsek, istediğimiz kadar Cenab-ı Hakk’a yalvaralım, Ona şükretmiş olmayız. Allahü teâlâya şükretmek için, önce iyilik yapana teşekkür etmek gerekir.

Ana babamıza şükran borçluyuz. Neden? İlk mürşidimiz onlar, bizi kiliseye götürüp vaftiz yaptırmadılar, kulağımıza ezan okudular, (Allah bir) dediler. Bize dinimizi doğru olarak öğreten Ehl-i sünnet âlimlerinin hakkı ise bundan daha büyüktür.

Mürşid-i kâmiller, kalb casuslarıdır. Kimin kalbinde bir cevher görürlerse üç şekilde onu kendine çekerler:

1- Bizzat evlerine davet ederler. Mesela, ilk görüşlerinde, Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretlerinin (Küçük efendi, seni sevdim, bizim ev yukarıda, gel de arada bir görüşelim) buyurduğu gibi söylerler.

2- Bir talebesini gönderir, (Şunu şunu ben sevdim, onları eve getir!) derler.

3- Bu da mümkün olmazsa, kitap verirler veya verdirirler.

Eğer bir kimse nasipli ise, böyle büyük zatın elinden kurtulamaz. Herhangi bir yolla onu saadet tuzağına çeker. Nitekim bu hususu, bir talebesi hocasına sorar:

- Efendim mektepte beş yüz talebe arasından, sadece ikisini seçip, ismen eve davet ettiniz. Bu iki talebedeki cevheri nasıl keşfettiniz?

O zat, (Bu basiret işidir) buyurup, şu hadis-i şerifi söyler:
(Müminin firasetinden sakının! O, Allah’ın nuruyla bakar.)

Büyüklerin seçmesi, sevmesi, büyük nimettir! Çünkü onlar sevince, onun hocası da sever, hocası sevdi mi, onun hocası da sever; bu böyle silsile yoluyla Peygamber efendimize kadar ulaşır. İkinci bir husus da, onlar sevdiler mi artık bırakmazlar. Demek ki bütün iş, sevilip sevmektir.

 
Geridön
 





Dünya Namaz Vakitleri


Türkiye Takvimi


Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır.
Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.