Ana Sayfa Yap   |   Favorilere Ekle   |   
Arama:
Hikmetli Sözler  >  Resulullah’ın üç nasihati  
 
Yazıcı için   Yazı boyutunu büyütmek için     
Resulullah’ın üç nasihati

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Mübarek bir zat, devrin sultanına şunları anlatır:
Peygamber efendimiz, vefatlarına yakın Bilal-i Habeşi’ye buyurdu ki:

Yâ Bilal, ümmetime haber ver ki, şu üç şeyi yaparlarsa, her işte muvaffak olurlar:

1- Ne yaparlarsa, hep Allah rızası için yapsınlar.
İki türlü maksat olur. Ya Allah rızası için veya nefsin yani insanların rızası için. İnsanların rızasını tercih edenlerin işini, Cenab-ı Hak insanlara bırakır. Kendi rızasını tercih edenleri himayesine alır. Kim Allah içinse, Allah da onun içindir. Seyyid Abdülkadir Geylani hazretlerine, (Siz ne mübarek bir zatsınız) demişler. (Nereden biliyorsunuz?) diye sormuş. (Herkes sizi sevip övüyor) demişler. Buyurmuş ki, (İnsanlar bizi sevsin diye Müslüman olmadık. Allah sevsin diye Müslümanız. Bu insanlara güven olmaz; bugün severler, yarın söverler.)

2- Birlik ve beraberlik içerisinde olsunlar.

Cemaatte rahmet, ayrılıkta azap vardır. Birlikten kuvvet, ayrılıktan felaket doğar. Birlik ve beraberlikten maksat, bedenlerin birlik ve beraberliği veya aynı yerde olmak değil, gönüllerin birliği, hedeflerin ortak olmasıdır. Hedefi Allah rızası olanın yüzü aktır, yardımcısı da Cenab-ı Hak’tır.

3- Asla doğrudan ayrılmasınlar.

Allahü teâlâ doğruların yardımcısıdır. Peygamber efendimiz Müslümanı, (Elinden ve dilinden emin olunan insan) diye tarif etmiştir. Müslüman demek, doğru insan demektir. İşi, ameli, sözü doğru, her şeyiyle dürüsttür, gözü gönlü toktur, onda sahtekârlık yoktur. Doğruluk onun alameti, hem de selametidir.

Bu arada sultan, (Herkese iyilik yapıyorum, ama bazılarından düşmanlık görüyorum. Niçin böyle yaparlar ki?) diye sorar. O zat der ki:

Sultanım, bunu Peygamber efendimiz şöyle açıklıyor: (İyilik ettiklerinize çok dikkat edin! Size bir zararları dokunabilir.)

Eğer iyilik edilen kimse, fâsıksa veya din iman tanımıyorsa, bu iyilik onda ters etki yapabilir. Baklavanın şeker hastasına dokunması gibidir. Bu yüzden, iyilik ettiğimiz şahıslara karşı dikkatli olmalıyız.

Sohbette bu zatın oğlu da varmış. Sultan bunları yolcu eder. Yolda giderken oğlu, (Baba, sen sultana hep dinden bahsettin, nasihat ettin. Hiç dünya işlerinden, siyasetten bahsetmedin) der. Babası da, (Oğlum, bizim başka sermayemiz yoktur. Her kaptan içindeki sızar. Bizden de bunlar sızdı) buyurur.


Acı bir ders

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Osmanlı tarihinde ciğerimizi yakan bir savaş var. Kırımlı Giray Han’ın yaptığı ihanet yüzünden, Allahü teâlâ, Kırımlıyı süründürmüş, vatansız yapmıştır. Bunun sebebi şudur: Osmanlı ordusu, her hazırlığını yapar, güvendikleri Giray Han’a, (Polonya’ya karşı şu geçidi sen tut!) derler.

Çok geçmez, Polonya ordusu, papazlarıyla beraber yola çıkar. Yol üstünde Giray Han olduğu için geçmeleri mümkün değildir. Üstelik Viyana kuşatmasında, herkes evini barkını bırakıp kaçar, sadece birkaç evden duman tüter. Teslim olmak üzereler. Giray Han, (Geç Polonyalı geç! Osmanlının burnu yere sürtülsün) der. Kapıları açarak, Polonya askerlerinin girmesine izin verir. Böylece Osmanlı arkadan vurulmuş olur. İşte Viyana kuşatmamız bu şekilde neticelenir ve on binlerce şehid verilir.

Elinde imkânı olanın, (Kaybederse kaybetsin, boş ver, burnu yere sürtülsün!) dememesi gerekir. Öyle Müslümanlar da var ki, hak geçer korkusuyla, çalıştığı yerde telefonunu, kâğıdını, kalemini ayırır. İşte, hizmetler ancak böyle büyür. Dine hizmette kimse kimseyle rekabet hâlinde olmaz. Mesele bu bayrağı biraz daha ileriye götürmektir. Bu yüzden, bu acı olay, hepimize büyük bir ders olmalı. Bir arkadaş, diğerinin aleyhinde konuşursa, ona çelme takarsa, bu doğrudan o kurumun hizmetine fatura edilir. Çünkü kaybolan her kuruş, o hizmete iştirak eden herkesin parasıdır.

Canımızla, malımızla, her şeyimizle hayatımızı bu noktaya vermeli. İnsanların dünya ve âhiret saadetine kavuşmaları için uğraşmalı. Allahü teâlâ, acı neticelere düşürmesin! Çünkü tarih boyunca görülmüştür ki, tepe noktadayken düşmeler olur. Neden? Önce, işin başındaki kişi, hizmet davasını unutur, zevke sefaya dalar ve çöküş başlar. Yani, idealinden vazgeçip dünyaya döner. Artık hedefini bitirir. Hâlbuki dinde hedef bitmez. İmam-ı Rabbani hazretleri, (Bir derya verseler, ikinci deryayı talep edin! Bu bana yeter, ben hedefe vardım demeyin!) buyuruyor. (Ben hedefe ulaştım) denilirse, idam fermanı imzalanmış, iş bitmiş olur. Dolayısıyla, müminin hedefi ancak öldüğü zaman biter. Ölünceye kadar, Allah ona hizmet imkânı verir. Öldükten sonra da ektiğini biçer.

Dünyada hizmette hedef bitmez. Ölünceye kadar, azimle daha büyük deryalar elde etmeye, daha uzak yerlere ulaşmaya, dünyayı küçük görmeye çalışmalı. Nerede Müslüman varsa, orada dine hizmet olmalı.

 
Geridön
 





Dünya Namaz Vakitleri


Türkiye Takvimi


Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır.
Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.