Ana Sayfa Yap   |   Favorilere Ekle   |   
Arama:
Hikmetli Sözler  >  Ana baba ve hoca  
 
Yazıcı için   Yazı boyutunu büyütmek için     
Ana baba ve hoca

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Dünyaya yeni gelen bebeğin hiçbir şeyden haberi olmaz. Annesi onu besler, büyütür, sonra kelimeler öğretir. Biraz daha büyüyünce, yürümeye çalışır, bir adım atıp düşer, bir daha derken, oradan oraya koşar. Konuşmaya başlar, bir şeyler öğrenmeye çalışır. Okula gönderilir, orada yamuk yumuk çizgiler çizer. Öğretmeni, ne güzel çiziyorsun diye takdir eder.

Evde, ana babanın neler çektiklerini, onlara sormalı. Bu, çocuğun dünyası için, ana babanın verdiği emektir. Ne kadar yaşayacağı da belli değil. Allahü teâlâ o çocuğun yetişmesi için yardımcılar veriyor. Şefkat, merhamet veriyor. Ağlayıp sızlamasına, kırıp dökmesine rağmen, çocuğa ihtimamla bakıyorlar.

Bir geçici dünya hayatı, bir de sonsuz ahiret hayatı var. Nasıl ki doğan çocuğu, annesi, babası ihtimamla büyütüyorsa, İmam-ı Rabbani hazretleri gibi hakiki mürşid-i kâmiller, Müslümanı, gerçek bir anne baba gibi ahiret hayatına hazırlar. Hatalarını görmez, birdenbire her şeyi söylemez, azar azar, sohbetle yetiştire yetiştire, önemli bir seviyeye getirir.

İlmin aslı sevgidir
Bu büyükler işe, ilmin aslından başlarlar. İlmin aslı, sevgidir, çünkü insan sevdiğini dinler, sevmediğini dinlemez. Bu büyüklere ilk gidildiği zaman, gelenlere ne abdesti, ne guslü, ne de namazı anlatırlar. Sadece büyüklerin hayatını anlatırlar, kıymetli kitaplarını okurlar, Şah-ı Nakşibend hazretlerinden, İmam-ı Rabbani hazretlerinden bahsederler. Yani o büyüklerin sevgisini vermek, bu işin hazırlık safhasıdır. Ondan sonra, o gelenler, içlerine düşen o ateşle, İslamiyet'in bütün şartlarını, kalbden isteyerek, inanarak yerine getirmeye çalışırlar. Her an, namazı düşünürler, haramlardan kaçarlar. Bu büyükleri tanımayanların çocukları, babaları hoca bile olsa, niçin bu şekilde dindar olamıyorlar? Çünkü daha bu çocuk yeni yeni gelişirken, eline sopayı alıyor, kılmazsa namaz, vur kafasına, yaramazlık yaparsa vur eline! Yani sevgiden ziyade, korkuyla yetiştiriyorlar. Sadece korkunun hiçbir faydası olmaz. Burada korkar, başka yere gidince azar, kudurur. Su üstüne, buz üstüne, yazı yazılmaz, kaybolur gider. Mermere yazılırsa kolay kolay silinmez. Din büyüklerinin sevgisini vermek, mermere yazmak gibidir. Böyle sevgiyi verdikten sonra, bu adamı idama götürseler bile, ben önce namazımı kılayım, sonra idam edin der.

Peki demek

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Peki demek çok zordur. Eğer Ebu Cehil, Peygamber efendimize peki deseydi, İslamiyet'in en ileri gelenlerinden olurdu. Hazret-i Ömer'den daha büyük pehlivandı, ama demedi. Allah korusun, hazret-i Ömer hayır deseydi, Ebu Cehil'den kötü olurdu. Onun için, yerine göre, dünyada söylenmesi çok önemli olan iki kelime vardır: Peki ile hayır. Bir kimse, peki der, Müslüman olur, sonsuz nimete kavuşur. Hayır der, kâfir olur, sonsuz azaba maruz kalır.

İtaat etmek, peki demek zordur, çünkü iki büyük engeli var. Bu iki engeli aşmak çok zordur:

Birinci engel,
insanın nefsidir. İnsan ölmeden önce, ondan çıkacak en son huy başkanlık, emretme, şef olma arzusudur.

Eskiden, adamın biri helaya gitmiş, Dizili ibriklerden birini alırken, hela bekçisi;
- Onu değil, yanındakini al demiş.

O da, denilen ibriği almış, çıktıktan sonra demiş ki;
- Birinci ile ikinci arasında ne fark vardı da, ötekini aldırmadın? Bekçi de;
- Burası bana ait, ben ne dersem onu yapmalısın, yoksa su vermem demiş.

İşte başkanlık arzusu budur, hep benim dediğim olsun diye düşünür. İtaate, peki demeye, nefs şiddetle karşıdır.

İkinci engel,
akıldır. Her şeye inanıp gemiye bindikten sonra (Bu yanlış) deniyor, çünkü akıl içeride duruyor. Bindiğimiz geminin kaptanına karşı, şuradan git, şöyle hareket et gibi, bir defa bile söz hakkımız yoktur. Sadece (Ne diyorsun) derlerse o zaman, varsa fikrimizi söyleriz.

Demek ki, dünyada en zor iş aklını ve nefsini bir tarafa koyarak peki demektir. Peki demek için, birincisi, iç düşman olan nefsinden ve aklından kurtulmalı. İkincisi, dış düşman olan şeytandan ve kötü arkadaştan uzak durmalıdır. Bütün bunları atlatacak ve ondan sonra da peki diyecek. Bu hâle kavuşmak çok zor, ama bir şeyin tamamı ele geçmezse, tamamı da terk edilmez. Ne kadarını yapabilirsem o kadar diyerek devam etmelidir.

Mevlana Celaleddin Rumi hazretleri, (Hocama kavuştum, aklımı bıraktım ve kurtuldum) buyuruyor. Eğer aklına uysaydı, Mevlana olamazdı. Onun için akıl, hocasını buluncaya kadardır. İmam-ı Rabbani hazretleri gibi, hakiki bir mürşid-i kâmile, yoksa bu büyüklerin kitaplarına kavuşana kadardır. Gemiye binenin akılla ne işi var, gidip bir kenarda oturur veya yatar. Aklı, nefsi karıştırmayıp, ihlasla teslim olursak, ana babanın çocuğunu şefkatle geçici dünya hayatına hazırlaması gibi, o büyükler de bizi asıl hayata, ebedi ahiret hayatına hazırlarlar. Allahü teâlâya, Peygamber efendimize, Cennete kavuştururlar. Buna vesile olan böyle mübarek zatın hakkı, hiç ödenebilir mi?

 
Geridön
 





Dünya Namaz Vakitleri


Türkiye Takvimi


Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır.
Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.