Ana Sayfa Yap   |   Favorilere Ekle   |   
Arama:
Hikmetli Sözler  >  Üç babaya teşekkür  
 
Yazıcı için   Yazı boyutunu büyütmek için     
Üç babaya teşekkür

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Bir mümine yapılacak en büyük iyilik, onun Ehl-i sünnet vel-cemaat itikadında olmasına vesile olmaktır; çünkü o itikat, o iman, onun hem dünyası, hem ahireti içindir. İmanı olan dünyada sıkıntı çeker, ahirette rahat eder diye bir şey yoktur; çünkü müminin her hali ibadettir, her hali sevabdır. Mesela sıkıntı çekince sabreder, sabrın sevabını alır. Nimetlere kavuşunca şükreder, bu sefer şükrün sevabını alır. Yani mümin için kayıp yoktur, boş yoktur. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Müminin her işi, hayırdır. Nimete şükreder, hayra kavuşur. Belaya uğrayınca, sabreder, yine hayra kavuşur.)

Musibet zamanında sabretmeli, Allahü teâlâya sığınmalı. Bir müminin başına bir taş gelse, başı yarılsa, o taşı alıp da, sen neden benim başımı yardın, sen neden bana bunu yaptın diye, taşa bir şey söylemez. Taşı kim attı, ona bakar. İnsanlar da birer taştır. Elbette Allahü teâlâ, insanlar eliyle insanlara bir şeyler yaptırır. O halde, bize bir musibet geldiği zaman, o taşa bir şey dememeli, o insana bir şey söylememeli. (Benim başıma bu iş geldi, acaba Rabbime karşı ne suç işledim ki, Allahü teâlâ bu kulunu bana musallat etti?) demeli. Evet, yapan için kötü bir şey, o çok günaha girdi; ama esas onu gönderen yüce Allah’tır. O hissi, o kuvveti ve o imkânı veren Allahü teâlâdır. Onun için mümin, başına ne gelirse gelsin, istiğfar etmeli. Her derde deva, her hastalığa ilaç, her sıkıntıya çare, istiğfardır.

Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(İnsanın üç babası var: Biri dünyaya gelmesine sebep olan baba. İkincisi, kızını veren baba. Üçüncüsü, onu cehennemden koruyan, dünya ve ahiretini kazanmaya sebep olan ve dinini öğreten baba yani hocası.)

Eğer bunu sıraya koyarsak, üçüncü diye bahsettiğimiz o mübarek zat, hepsinin önüne geçer, “bir numara” olur. Hazret-i Ömer’in oğlu Hazret-i Abdullah, bir gün deveyle, arkadaşlarıyla birlikte bir yere gidiyorlardı. Birden deveden indi, orada bir köylüyü buldu, yanına aldı, getirip devesine bindirdi. Yuları tutup, nereye gidiyorsan beraber gidelim dedi ve yürümeye başladı. Arkadaşları hayret etmişlerdi, (Ya Abdullah, sen bunu boşa yapmazsın, sebebi ne?) dediler. Abdullah bin Ömer hazretleri buyurdu ki: (Bunun babası, babamın dostuydu. Babam, bunun babasını çok severdi. Bunun babasının babama iyilikleri vardı. Evlada yapılan, babaya yapılmış demektir. (İyiliklerin en iyisi, baba dostuna iyilik etmektir) hadis-i şerifi de bunu bildiriyor.)

İşte, bize dinimizi öğreten Ehl-i sünnet âlimleri, mesela imam-ı Rabbani hazretleri babamızdır. Bu mübarek zatı seven, yolunda olanlar, onun evlatlarıdır. O halde, evlada yapılan babaya yapılmış demektir. Çok dikkat etmeli, çünkü bu yolda olanların hepsinin babası, o büyüklerdir.


Namazı geciktiren genç

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Bezzazlık [manifaturacılık] yapan bir genç vardı. İşlerinin çokluğunu bahane ederek, namazlarını hep son vaktine bırakırdı. Dükkânın yakınındaki camide, vaktin çıkmasına az zaman kala namazlarını yetiştirirdi.

Bir gece, kan ter içinde kalmıştı. Rüyasında ölmüş, hesap için mizan başına getirmişlerdi. (İbadetlerimi yaptım, haram işlemedim, hesabım kolay geçer) diye ümit ediyordu. Melekler önce iman ve doğru itikat aradılar, hemen önlerine geldi. Sonra namaza sıra geldi; fakat aradılar, bir türlü bulamadılar. (Ben hiçbir namazımı kazaya bırakmadım, mutlaka bulmanız lazım) diye feryat ediyordu. Nihayet melekler, (Kusura bakma, sana ait bir tek namaz bulamadık. Şimdi seni cehenneme atacağız) diyerek yüksek bir dağa çıkardılar. Genç çırpınarak, (Hayır, bunda bir yanlışlık var, ben hiç namazlarımı bırakmadım) dediyse de dinlemediler, dağın tepesinden, aşağıda olan cehenneme fırlattılar. O şiddetli korkuyla, dizlerinin bağı çözüldü, birden karşılarına nur yüzlü bir zat çıktı, düşerken havada yakalayıp, (Ben senin kıldığın namazlarım) dedi. Genç heyecanla, (Ben çok perişandım, az sonra cehenneme düşecektim, niye bu kadar geç kaldın?) diye sordu. O da, (Sen de beni hep son vakte bırakırdın) dedi.

Genç o günden sonra vakti girer girmez namazlarını kılmaya başladı.


Salihlerle beraberlik

Salih Müslümanlarla beraber olmalı ve daima Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını, nakli esas alan doğru din kitaplarını okumalı. Şeytan, dışarıda kalana veya ayrı düşünene, kalben iştirak etmeyene, vesvese verir. Sürüden ayrılan koyunu, kurt kapar. Kesinlikle ayrılmamalı, kendi başına hareket etmemeli. İnsanın da kurdu şeytandır; yani ayrı düşmek, ayrı düşünmek, ayrı duyguların içinde olmak, şeytana yem olmak demektir. Şeytan kalbe vesvese verir; çünkü işi odur. Mübarek bir zata, (Efendim, kalbime çok kötü düşünceler geliyor, çok korkuyorum. Çare nedir?) diye sorana, o zat der ki:

(Şeytan görevini yapıyor. Sen onun vazifesine karışma, sen kendi işini yap! Şeytan seni bozmak istiyorsa, sen de kendini kurtarmaya çalış, salihlerle beraber ol, seni yaratana sığın! Bakalım durabilir mi? Peygamber efendimiz, (Şeytan insanın kalbine vesvese verir. Ancak, Allah anılınca kaçar) buyuruyor. Sen o anda Allah de! Kelime-i tevhid söyle, salevat-ı şerife getir veya ilmihal oku, bir şeyle meşgul ol, yani zıddını yap! O zaman bir şey kalmaz. Şeytan vesvese vermek için yaratıldı, ben insanları bozacağım dedi ve izin istedi, Allahü teâlâ da izin verdi ancak, (Sen benim kullarımı bozamazsın, sen kendin gibi olanları bozarsın) buyurdu. Benim kulum dedikleri de salihlerdir.)

 
Geridön
 





Dünya Namaz Vakitleri


Türkiye Takvimi


Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır.
Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.