Ana Sayfa Yap   |   Favorilere Ekle   |   
Arama:
Hikmetli Sözler  >  Tevazu her iyiliğin anahtarıdır  
 
Yazıcı için   Yazı boyutunu büyütmek için     
Tevazu her iyiliğin anahtarıdır

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

* Tevazu, cahilden veya çocuktan da olsa, hakkı işitince boyun büküp hemen kabul etmektir.

* Tevazu, karşılaştığı her Müslümanı kendinden aşağı bilmemektir.

* Baş olmayı seven, iflah olmaz. Kendinden daha kötü birinin bulunduğunu sanan kibirlidir.

* Her nimet sahibi haset edilir. Haset edilmeyen tek nimet, tevazudur.

* Ehli sünnet olan şerefli insan, ibadet edip yükseldikçe tevazu gösterir. Bid’at ehli olan âdi kimse ise, ibadet ettikçe büyüklenir, herkese tepeden bakar.

* Tevazu göstermek de kibirdendir. Çünkü kendinde bir varlık hisseden tevazu göstermeye çalışır. Halbuki mütevazı kimse, kendinde bir varlık görmez ki tevazu göstersin. Alçak gönüllü olan kurtulur, kibirli olan yanar.

* Tanıdık salih kimseleri ziyaret etmemek kibir, fakirleri ziyaret, tevazu alametidir. Hastalarla birlikte oturmamak, doğru sözü kabul etmeyip, münakaşa etmek, kusurunu bildirenlere teşekkür etmemek, fakirin davetine gitmemek kibir alametidir. Kibirli olan, salih insan olamaz.

* Kibir her iyiliğe engeldir, tevazu, her iyiliğin anahtarıdır. Kibirli değilim diyen, kibirlidir.

* Büyüklenerek ben demek feyiz ve bereketi keser. Kusuru başkasında arayan, sevimsizleşir, etrafında insan kalmaz, dost edinemez. Herkesi haklı, kendisini haksız bulmadıkça, kendi kusur ve noksanlarını bırakıp, başkasının kusuru ile meşgul oldukça, manevi bakımdan zerre kadar ilerlemek mümkün değildir.

* Nefsini aradan çeken, herkesle iyi geçinir, huzurlu olur. Nefsini aradan çek, kimseyi tenkit etme, kendini beğenme, kendinden iğren. Kendinden tiksinmeyenin kurtulması zordur.

* Toprak ol toprak, gül bitsin sende,
Ancak topraktır kavuşan güle.

* Tevazu güzeldir, zenginde tevazu daha güzeldir. Kibir çirkindir, fakirde kibir daha çirkindir.

* Bütün insanlar, beni olduğumdan daha aşağılamak, hakaret etmek isteseler, bunu yapamazlar. Çünkü, herkesin hakaret derecelerinden daha aşağı olduğumu bilirim.

* Mahsul, ovadaki sulu ve yumuşak toprakta yetişir, dağda, sert toprakta yetişmez. Hikmet de, mütevazı olanın kalbinde gelişir, kibirlinin gönlünde gelişmez. Bir kimse, başını yükseğe kaldırırsa, tavana değer ve yaralanır, eğerse tavan ona gölgelik eder ve kendini korur. En büyüğünüz, en küçüktür. En küçüğünüz de, en büyüktür. [Yani, kendini büyük gören küçüktür. Kendini küçük gören büyüktür.]

* Kibirden kurtulmak, tevazu ehli olmak için, yaşlı birini görünce, “Bu benden daha çok ibadet etmiştir” demeli. Genç birini görünce, “Bu benden genç, benden daha az günah işlemiştir” demeli. Bid’at sahibi veya bir kâfir gürünce, “Bu, hidayete kavuşabilir, ben de Allah saklasın sapıtabilirim. Şu andaki durum değil, netice önemlidir. İman ile öleceğimi bilmediğime göre, nasıl kibrederim?” demeli.

Bid’at ehline kızmak gerektiği halde, kibirlenmek caiz olmaz. Kızmak başka, kibirlenmek başkadır. Bir misal: Bir hükümdar, gözbebeği olan biricik çocuğunu terbiye etmesi için kölesine verip, (Kusur edince döversin) dese, köle, hükümdarın yanında çocuğun kıymetini bildiği için, hatasından dolayı çocuğa kızarsa da kendini çocuktan üstün göremez, ona karşı kibirlenemez.

Kötülere de bu gözle bakmalı. (Onlar hidayete kavuşur da ben imanımı kurtaramazsam halim nice olur) diyerek korkmalı ve kimseye karşı kibirlenmemeli.

* Vücudun rahatı için az yiyip içmeli, ruhun rahatı için ise günah işlememeli.

* Eskiden iyilik yaparlardı söylemezlerdi. Sonra hem yapmaya hem de söylemeye başladılar. Şimdi ise yapmıyorlar fakat söylüyorlar.

* Salihlerle beraber ol! Eğer ilim sahibi isen, ilmin onlara faydalı olur. İlim sahibi değilsen, onlardan bir şeyler öğrenirsin. Allah’ı hatırlamayanlarla beraber olma! İlim ehli de olsan, ilmin onlara faydası olmaz. İlim ehli değilsen, daha çok zarara girersin. Eğer Allah onlara gazap ederse, sen de helak olursun. İyilerle beraber iken, Allah onlara rahmet ederse, layık olmasan da, sen de o rahmetten faydalanırsın.

* Bir kimse, salihler gibi amel işlese; fakat günahkârlarla düşüp kalksa, iyi amelleri boşa gider, kıyamette kötülerle beraber haşrolur. Bir kimse de, kötüler gibi amel işlese; fakat salihleri sevse, onlarla beraber olsa, günahları iyiliğe çevrilir, iyilerle beraber haşrolur.

* Allahü teâlâyı tanıyan onu sever. Onu seven de dinin emirlerini yapar. Haramlardan kaçınır. Bunlara yani emir ve yasaklarına riayet etmeden ben Allah’ı tanıyorum, Onu seviyorum demek yanlış olur. Sevmenin bir tarifi de itaat etmek demektir. Sevginin derecesi, itaatteki sürat ile ölçülür.

* En önemli şey, Ehli Sünnet itikadında olmak, bundan daha önemlisi de inandığı Ehli Sünnet itikadını ilave çıkarma yapmadan aynen yaymaktır.

* Herkes ahiret yolcusudur. Bir vasıta ile gidiliyor. Ancak yanlış vasıtaya binen, istediği yere değil, vasıtanın gittiği yere gider. Kâbe’ye gitmek için niyet edip Paris’e giden uçağa binen, niyeti halis olsa da Kâbe’ye varamaz. Allahü teâlâ, doğruyu arayana hakiki İslamiyet’i nasip edeceğine söz vermiştir. [Ankebut 69, Şura 13], Allah sözünden dönmez. [Al-i İmran 9]

Demek ki batıl yollardakiler istemek bir yana merak bile etmiyorlar. İtikadı düzeltmeden önce ibadet etmenin faydası olmaz. Doğru itikat, ehli sünnet itikadıdır. Doğru itikat 1 rakamı gibidir. İhlaslı ibadetler sağına konan sıfır rakamı gibidir. Bir sıfır konunca 10, iki sıfır konunca 100 olur. Sağına ne kadar 0 konursa değeri artar. 1 çekilirse hepsi 0 olur. İhlâssız, [riya ile] yapılan ameller de, soldaki sıfır gibi yani 1 rakamının soluna konan sıfır gibi değersizdir. Ehli sünnet itikadı yoksa ibadetlerinin hiç faydası olmaz, soldaki sıfır gibi değersizdir. İşte bu kadar önemli olduğu için Ubeydullah-i Ahrar hazretleri (Bütün kerametleri bize verseler, fakat itikadımız düzgün değilse, halimiz haraptır. Eğer bütün çirkinlikleri verseler itikadımız düzgün ise, hiç üzülmeyiz) buyuruyor.

* İnsanlar, Allahü teâlâya kulluk, ibadet etmek için yaratılmıştır. Sonsuz saadete kavuşmak için yaratılış gayesine dikkat etmelidir. Dünya nimetleri geçicidir. Dünya ebedi kalınacak bir yer değildir, ahirete gitmek için bir binek gibidir. Sevinç yeri değil, ayrılık yeridir. Akıllı olan bu fani dünyaya düşkün olmaz, kulluk vazifesini hakkıyla yapar.

*
Şu üç kimsenin hâline şaşılır:
1- Ölüm kendisini yakalamak üzere olduğu halde, o dünyalık peşindedir.
2- Gaflete dalıp, kendini unuttuğu halde, unutulmamış olup, hesaba çekilecektir.
3- Rabbinin kendinden razı olup, olmadığını bilmediği halde, rahatça güler.

*
Ölümden şüphen varsa, yatıp uyuma. Uyumak zorunda kaldığın gibi, ölüme de mahkumsun. Dirilmekten de şüphen varsa, uyanma hiç. Uykudan uyandığın gibi öldükten sonra da dirileceksin.

*
Dünya deniz gibidir. Çok kimse boğulmuştur. Gemin takva, yükün iman, hâlin tevekkül olursa kurtulursun.

*
Nasihat ederken kendini unutma! Muma benzeme. Mum aydınlatırken kendini yakıp eritir.

*
Horoz senden daha akıllı olmasın! O, her sabah zikrederken, sen uykuda olma.

*
Allahü teâlânın bir kulunu sevmediğinin alameti de onun malayani ile (ne dinine ne de dünyasına faydalı olmayan işlerle) vakit geçirmesidir. Allahü teâlânın bir kulunu sevdiğinin alameti ise, onun fıkıh ilmi ile meşgul olmasıdır.

*
İlim çoktur fakat ömür kısadır. O halde önce dinde zaruri lazım olan ilimleri öğren!

*
Allahü teâlâ iyilik murat ettiği kullarını iyilikte, felaket murat ettiği kullarını felakette kullanır. Müslüman için en büyük felaket, ehli sünnet itikadına sahip olmamak, olunca da bu nimetin kıymetini bilmemek olur.

*
Hep üzüntülü olma, kalbini dertli kılma. İnsanların elinde olana tamah etmekten sakın. Kazaya razı ol ve Allahü teâlânın sana verdiği rızka kanaat et.

*
Dünya hiçtir, hiç ile uğraşan da hiçtir. Tevbeyi yarına bırakma, ölüm ansızın gelip yakalar.

*
Allah bir kuluna iman vermiş ise, ne vermedi? İman vermedi ise, ne verdi?

*
Her namazı “bu son namazım” diye kıl.

*
Şu üç şeye sarıl, bunlara mani olan her şeyi terk et. 1- Namazları vaktinde kıl, 2- Haramlardan sakın, 3- Helal kazanç.

*
Allahü teâlânın yasak ettiği şeylerde zerre kadar iyilik yoktur.

*
Dünya hayatı hayaldir. İnsanların çoğu hayal peşinde koşuyor. Ne ahmaklıktır hayal peşinde koşmak... Dünya geçici ve kısadır. Dünya hayatı ise azın azıdır. Bunun da çoğu gitti, azı kaldı.

*
Allahü teâlâdan ümit kesmek küfürdür. Onun için Rabbimizin mağfiretinden daima ümitli olacağız. Hepimizin günahı çok, tevbemiz bozuk, tevbenin şartlarına uygun olması lazım. Tevbemizi unutuyoruz. Yüz kere tevbeni bozsan ümidini kesme buyuruluyor. İşte bu bizim için büyük müjdedir.

*
Hastalıklar, müminlere, imanı olanlara Allahü teâlânın bir ihsanıdır. Cenab-ı Haktan gelen her şey hayırlıdır. Her ne gelirse yahşidir (güzeldir). Allahü teâlâ kullarına kötülük yapmaz, zulmetmez. İnsanlar kendi kendilerine kazdığı kuyuya düşüyor. Allahü teâlâ rahimdir, ama aynı zamanda azabı da çok şiddetlidir. Rahmet, karşılıksızdır, azap ise isyanın karşılığıdır, cezasıdır. Azaba maruz kalmamak için itaat şart. İtaat ettin mi korkma.

* Gaye ve hedef Allahü teâlânın rızasını kazanmak olmalı. Çünkü Onun kuluyuz. İkinci hedef, Onun kullarını sevindirmek, ateşten kurtarmak olmalı. Onun kullarına nasıl muamele ederseniz, O da size öyle muamele eder. Dünyayı talep etmemeli, ölümü, hesabı unutmamalı. Yüzünüzü kabristana çevirin. Çok rahat eder, çok mesut olursunuz. Kavga yok, gürültü yok, hainlik yok. Çünkü kabri talep eden yok. Size gülerler, acırlar, hatta sıkıştığınızda yardım da ederler.

* Dinimiz düşünce dini değildir, amel dinidir. Namazı istediğin kadar düşün, Haccı istediğin kadar hayal et, Orucu istediğin kadar düşün. Kılmadıktan, gitmedikten, tutmadıktan sonra neye yarar. Sefere çıkmadan niyet et, çıkmadıktan sonra olur mu? Ancak azimetle beraber niyet olur. Tefekkür ayrı bir olay. Namaz kılmak ayrı. Niyet başka... Niyete dünya girdi mi, ibadet olmaz.

Dünya melundur. Dünyada Allah için olmayan şeyler de melundur. Mesela namaz kılıyoruz, Allah için değilse o da melundur. Oruç tutuyoruz, Allah için değilse o da melundur. Yani hiçtir, boşa gitmiştir, red edilmiştir. Ahirette Allah için olmayanlar atılacak. Herkes, her işinde (Niçin yaptın?) sorusuna cevap verecek. Allah için ise tamam.

* Allahü teâlâyı tanıyan, bilen hiç günah işleyebilir mi? Ne kadar Allahü teâlâyı tanırsanız, o kadar korkarsınız. Elbette Allahü teâlâyı en çok tanıyan Peygamber efendimizdir. Haliyle en çok korkan da Odur, hadis-i şerifte kendisi öyle buyurmaktadır. Sonra, Onun vârisleridir yani ehli sünnet âlimleridir. Bunların reisi imam-ı a’zam Ebu Hanife hazretleridir. Bu büyüklere tâbi olan, mesut olur, mahrum kalmaz. Zira onlar Allah için yaşadı, Allah için konuştu, Allah için yazdı, her şeyleri Allah için idi. Böyle olmak onlara mahsustur.

* Allahü teâlâ paha ile değil bahane ile verir.

* Edep, Müslümanın bariz özelliğidir. Yolun başı, ortası, sonu edeptir buyuruluyor. Edepsiz insanda ne Allah sevgisi ne kul sevgisi olur.

* Fitne çıkarmak haramdır. İnsanları sıkıntıya sokan fitnelerden uzak durmalı. Her fitne bir parçayı götürür. En sonunda eser kalmaz. Onun için dine hizmet etmek yani insanlara iyilik etmek isteyen evvela kendine hizmet etsin. Yani kendini hesaba çeksin. İtikadı doğru mu, yediği içtiği helal mi? Ehli sünnet âlimleri ne bildirmiş, kendi ne yapıyor? En tesirli hizmet, güzel numune olmaktır. Yol tabelası gibi olmaktır. İstikameti gösterir ancak konuşmaz.

* Allah için olmayan malı sırtlanmak hamallıktır.

* Kaza ve kader değişmez, ancak dua değiştirir, onun için herkesten dua almaya bakın.

* Kendini hak ile meşgul etmezsen, bâtıl seni işgal eder. Hak, ehli sünnet itikadını öğrenmek ve tatbik etmektir.

* Bir şey ne kadar kıymetli ise düşmanı o kadar çoktur. İman çok kıymetlidir. Bu yüzden düşmanı da çoktur.

* Muteber olan sondur. Son nefeste "Allah" diyeceği yerde, "Aman kurtar beni doktor!" diyen tehlikededir. Nasıl yaşarsanız, öyle ölürsünüz. Hep abdestli duran, son nefeste Allah diyerek ölür.

* Hasta olan, ilaç kutularını raflara dizse, ilaçları kullanmadığı müddetçe ne faydası olur? Ehli sünnet âlimlerinin kitaplarını rafa dizip okumayan veya okuduğu halde amel etmeyen nasıl düzelir ki?

* Bu dünya hayaldir. Doğum ile ölüm arasında kısa bir mesafedir. Bu dünyadakilerin hiçbirisi bize ait değildir. Bize ait olmayan şeyle övünmek akıl kârı değildir. Hepsi burada kalacaktır. Sadece varsa imanı ve ibadetleri gider.

* İnsan, her kuvvetini, her azasını, ne için yaratıldı ise, o yolda kullanmalıdır. Allahü teâlânın âdetini değiştirip, onları İslamiyet’in beğenmediği yerlerde kullanmamalıdır. Çoluk çocuğu varsa, onlara karşı da, dine uygun hareket etmeli, dinin gösterdiği güzel ahlaktan sapmamalıdır. Güzel ahlak ile süslenmelidir.

* Emri altında olanlara merhamet etmeyenler, kıyamet günü Allahü teâlânın merhametinden uzak kalacaklardır. Men, la yerham, la yurham buyurulmuştur ki, acımayana acınmaz demektir.

“Eğer, Allahü teâlâ bir kuluna dört şeyi verdiyse, ona her şeyi vermiştir. Hiçbir şey noksan değildir.
1- Ehli sünnet vel-cemaat itikadı,
2- Farzları yapmak,
3- Haramlardan sakınmak,
4- Ehlullaha [büyüklere] muhabbet.
Bu dördü hepsini ihtiva eder. Çünkü bu dördü yoksa, insanın imanı da bozuktur, ibadeti de bozuktur, her şeyi de bozuktur.

* İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Bu büyükleri tanıyanlar pervasız olsa, patavatsız olsa, edepsiz olsa da aziz ve de makbuldür.)
Neden? Çünkü, Allahü teâlâ sevdiği kulunu rastgele adama sevdirmez. Eğer Allahü teâlâ sevdiği kulunu, seçtiği kulunu bir kuluna sevdirmişse o artık seçilmiştir, artık o kurtulmuştur ve o azizdir ve makbuldür.

* Bu büyükleri tanıyan bunlara muhabbet besleyen kimse müşrik olmaz, yani bu büyüklerin kabul ettiği kimse, her türlü haramı işleyebilir, her pisliğe bulaşabilir lakin küfre kaymaz, şaki olmaz, küfür üzere ölmez. Küfürle arasında duvar vardır. Her türlü günaha girebilir ama küfür ve şirk olmaz. Küfür ve şirkten emindir, kurtulmuştur. Allahü teâlâ da şirkten başka günahları affedeceğini söylüyor.

* Bu büyükler ilerde müşrik olacak kişiyi bu gemiye almazlar. Yani gemiden atacakları kimseyi baştan gemiye almazlar. Gemiye aldıklarını da gemiden atmazlar. Ancak, gemiden atlayan olabilir. Gemiden atlamaya sebep olan 2 şey vardır: Biri inkâr, diğeri imtihan.

* Ahir zamanda imanı korumak çok zordur. Bir anlık gaflet, sonsuz felakete sebep olur. İmam-ı Rabbani hazretlerine “Bunun çaresi nedir?” diye soruyorlar. Tek kelimeyle cevap veriyor: “Kim bu felaketten kurtulduysa, git onunla beraber ol”. Ne okuduğun, ne ettiğin seni kurtarmaz. Hiç kimse deryaları yüzerek geçemez. Mutlaka bir gemiye binmek zorundadır. O gemiye binmeyen, yolun başında kalır.

* Gemi selametle limana ulaşırsa yalnız kaptan değil, içindeki herkes kurtulur. Geminin içinde bulunmak lazımdır. Gemide ol yeter. İsterse geminin paspası ol.

* Seyyid Emir Gilal hazretleri, ölüm hastalığında, talebelerine şöyle vasiyet etti:

"İlim öğrenerek Muhammed aleyhisselamın yoluna tâbi olmaktan asla ayrılmayınız. Bu, mümin için bütün saadetlerin vasıtasıdır. Her Müslüman erkeğin ve kadının, kendine lazım olan din bilgilerini öğrenmesi farzdır. İhlaslı olunuz. Her işinizi Allah rızası için yaparsanız, kurtulursunuz. İhlassız yapılan amel, üzerinde padişahın mührü bulunmayan geçmez para gibidir. Üzerinde padişahın sikkesi bulunmayan parayı kimse almaz. Üzerine mühür vurulanı ise herkes alır. İhlas ile yapılan az amel, Allahü teâlâ indinde çok amel gibidir. İhlassız yapılan çok amelin ise, Hak katında kıymeti yoktur. Yaptığınız her ibadeti ve işi, ihlas ile yapınız. Böylece Allahü teâlânın rızasını kazananlardan olursunuz.

* Tahir bin Hüseyin, Abbasiler zamanında Horasan valisi iken, Rakka valiliğine atanan oğlu Abdullah bin Tahir’e bazı nasihatlerde bulunmuştur. Nasihatleri özetle şöyle idi:

Allahü teâlâdan kork. Daima Onun korkusu içinde bulun. Her an Onu murakabe eyle! Hep Onu düşün. Onun gadabından sakın.

Şunu iyi bil ki, Allahü teâlâ emrettiği şeylerden seni hesaba çekecek ve yaptığın işlerin; mükafat veya ceza olarak, karşılığını verecektir. O halde aklınla, zihninle, basiretinle, her şeyinle, Hak teâlâya vereceğin hesaba hazırlanmaya yönel. Hiçbir meşguliyet bu mühim farzı terk etmene ve gevşeklik göstermene sebep olmasın. Çünkü bu, her şeyin başıdır.

Üzerinde en fazla dikkat ve hassasiyet göstereceğin, önemle duracağın en mühim şey; Allahü teâlânın sana farz kıldığı beş vakit namaza devam etmektir. Ayrıca, namazlarını, Hak teâlâyı hatırlayarak, güzel abdest alarak, müstehap olan vakitlerinde, bütün âdâb ve erkanına riayet ederek cemaatle kılmaktır. Bundan başka, namazda okuduğun âyet-i kerimeleri, acele etmeden, edeple oku. Namazın rüku, secde ve diğer erkanını, tam bir samimiyet, ihlas ve teslimiyet ile ifa et. Yapılan bütün iyi işlerin, hatta diğer bütün ibadetlerin; namazı güzel ve düzgün kılabilmek için olduğunu unutma. Bu hususta en ufak bir gevşeklik, tembellik gösterme ve asla ihmalkâr davranma. Bil ki, bütün işlerin düzenli olması namaza bağlıdır. Namaza bu şekilde devam eden, her kötülükten uzaklaşır. Çünkü Allahü teâlâ mealen; “Doğru kılınan namaz, insanı fahşadan ve münkerden muhakkak uzaklaştırır” buyurdu. (Ankebut 45) Beraber olduğun kimseleri de namaza teşvik et!

* İmam-ı Gazali hazretlerinin, Selçuklu sultanı Sultan Sencer’e nasihati özetle şöyle:

“Cenab-ı Hakkın, ahirette bir insana ihsan edeceği şeylerin yanında, bütün yeryüzü, bir kerpiç gibi kalır. Yeryüzünün bütün beldeleri, vilayetleri, o kerpicin tozu toprağı gibidir. Kerpicin ve tozunun toprağının ne kıymeti olur? Ebedi sultanlık ve saadet yanında, yüz senelik ömrün ne kıymeti vardır ki, insan onunla sevinip, mağrur olsun? Yükseklikleri ara, Allahü teâlânın vereceği padişahlıktan başkasına aldanma!

Bu ebedi padişahlığa kavuşmak, herkes için güç bir şey ise de, senin için kolaydır. Çünkü Resulullah efendimiz, “Bir gün adalet ile hükmetmek, altmış senelik ibadetten efdaldir” buyurdu. Madem ki Allahü teâlâ sana, başkalarının altmış senede kazanacağı şeyi bir günde kazanma sebebini ihsan etmiştir, bundan daha çok muvaffakiyete fırsat olamaz! Zamanımızda ise iş o hale gelmiştir ki, değil bir gün, bir saat adaletle iş yapmak, altmış yıl ibadetten efdal olacak dereceye varmıştır.

Dünyanın kıymetsizliği, açık ve ortadadır. Büyükler buyurdular ki: “Dünya kırılmaz altın bir testi, ahiret de kırılan toprak bir testi olsa, akıllı kimse, geçici olan ve yok olacak olan altın testiyi bırakır, ebedi olan toprak testiyi alır. Kaldı ki dünya, geçici ve kırılacak toprak bir testi gibidir. Ahiret ise hiç kırılmayan ebediyyen baki kalacak olan altın testi gibidir. Öyleyse, buna rağmen dünyaya sarılan kimseye nasıl akıllı denilebilir? Bu misali iyi düşünün ve daima göz önünde tutun!

 
Geridön
 





Dünya Namaz Vakitleri


Türkiye Takvimi


Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır.
Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.