Ana Sayfa Yap   |   Favorilere Ekle   |   
Arama:
Mezhep ve Rahmet  >  Atalarımızın yolundayız  
 
Yazıcı için   Yazı boyutunu büyütmek için     
Atalarımızın yolundayız

Sual: Selefi itikadlı bir genç, (Mezhep imamlarının yolundan gitmek, ataların yolundan gitmektir. Âyetlere rağmen ataların yolundan gitmek şirktir) diyor. Bu yanlış değil mi?
CEVAP
Elbette yanlıştır. Kâfirler için inen âyetleri, Müslümanlara yüklemektedir. Bu âyetler kâfir atalar içindir. Konu ile ilgili âyetler şunlardır:
(Onlara, "Allah’ın indirdiğine uyun" dendiği zaman, "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu bulamamışlarsa? Kâfirlerin hali, bağırıp çağırmak dışında bir şey duymayan, yine de haykıran kişiye benzer. O kâfirler sağır, dilsiz ve kör oldukları için akledemezler.) [Bekara 170, 171]

(Kâfirler Allah’a karşı yalan uydururlar ve çoğu da akletmez. Onlara, “Gelin Allah’ın indirdiği Kitaba ve Resule uyun” denildiğinde, “Atalarımızın yolu bize yeter” derler; ya ataları bir şey bilmeyen ve doğru yolda olmayan kimseler idiyse?)
[Maide 103, 104]

Bu iki âyet de müşrikler için inmiştir. (Allah’a ve resulüne uyun) denilince, biz atalarımız gibi putlara taparız diyorlar. Bu ataların mezhep imamları ile hiç ilgisi yoktur.

Putperestler, Hud Peygambere dediler ki:
(Sen bize tek Allah’a kulluk etmemiz ve atalarımızın taptıklarını [putları] bıraktırmak için mi geldin? Eğer sözünde sadık isen, tehdit ettiğin azabı getir.) [Araf 70]

Kâfirler, Peygamberlere dediler ki:
(Siz de bizim gibi bir insansınız. Siz bizi atalarımızın taptığı şeylerden
[putlardan] döndürmek istiyorsunuz.) [İbrahim 10]

(Bu da aynen sizin gibi bir insandır. Size üstün ve hâkim olmak istiyor. Eğer Allah isteseydi, elbette
[peygamber olarak] melekleri gönderirdi. Biz atalarımızdan böyle [bir Allah’a ibadet etmek diye] bir şey duymadık.) [Müminun 24]

Hazret-i İbrahim putlara tapanlara dedi ki:
(Atalarınızın ve sizin neye taptığınızı şimdi gördünüz mü? Taptığınız putlar benim düşmanımdır. Dostum ancak âlemlerin Rabbidir.) [Şuara 75-77]

(Musa, kâfirlere apaçık mucizelerimizle gelince:
[Kâfirler], “Bu uydurma bir sihirdir. Önceki atalarımızdan böyle [tek ilaha ibadet etmek diye] bir şey işitmedik” dediler.) [Kasas 36]

(Onlar
[kâfirler] atalarını sapıklıkta buldular ve peşlerinden koşup gittiler.) [Saffat 69,70]

Görüldüğü gibi bu âyetler müşrikler, putperestler için gelmiştir. Müslümanlar, Resulullahın vârisleri olan âlimlere uyarsa, müşriklere uymuş olmaz. Eğer Müslümanların ataları doğru yolda ise elbette uymak gerekir. Nitekim Yakup aleyhisselam, ölürken oğullarına sordu: (Benden sonra kime kulluk edeceksiniz?) dedi. Oğulları dediler ki: (Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilahı olan tek Allah’a kulluk edeceğiz.) [Bekara 133]
Hazret-i Yusuf da dedi ki: (Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum.) [Yusuf 38]

Demek ki atalarımız Müslüman ise, müşrik değil ise, onlara uymamız lazımdır. Hazret-i Yusuf Müslüman olan atalarının yolundan gittiğine göre, biz de Müslüman atalarımızın, yani mezhep imamlarımızın, ehl-i sünnet âlimlerinin yolundan gitmeliyiz. Bir hadis-i şerifte de buyuruluyor ki:
(Ahir zamanda bazıları, sizin ve atalarınızın yolundan ayrılıp, sünnetimden uzak kalacaklar, onlardan uzak durun.) [Müslim]

Taklitçilik nedir, ne değildir
Sual:
Taklitçilik kötü değil mi? Mezhep âlimlerini taklit etmek, onların yolundan gitmek yanlış değil mi?
CEVAP
Kötüyü, yanlışı ve bâtılı taklit, ne kadar zararlı ise, iyiyi, doğruyu ve hakkı taklit de o kadar faydalıdır. Bir kimsenin bütün ilimlerde üstad, bütün işlerde mütehassıs olması mümkün müdür? Hastanın, kendisini ameliyat edecek bir operatör doktora ihtiyacı vardır. Kalbinden rahatsız bir operatör doktorun da, gönüllerdeki pası silen bir kalb mütehassısına ihtiyacı vardır.

Doktorlar ilaç imal etmez. Kimyagerlerce hazırlanan ilaçları tavsiye ederler. Hastalar da, doktorlara itimat ederek, onlara teslim olarak, onların tavsiyesine uyarak ilaçları kullanırlar.

Herkesin, hem kimyager, hem doktor, hem mühendis gibi ihtisas isteyen her mesleğin erbabı olması düşünülebilir mi? O halde, bir kimse, bir işte mütehassıs [uzman] olsa da, ihtisası dışındaki başka bir işin mütehassısına uyması gerekir. Bir saate, bir radyoya ihtiyacı olan kimse, “Taklit geriliktir. Hiç kimsenin yaptığı bir şeyi kullanmam” diyemez. Taklit düşmanları, hem taklidi uyduluk olarak vasıflandırıyorlar, hem de Batının taklit edilmesini istiyorlar. Keşke ahlakta değil de, teknikte Batı taklit edilse. Çünkü hadis-i şeriflerde, (Fen ve sanat müminin kaybettiği malıdır, nerede bulursa alsın!) buyuruluyor. Batının tekniği yerine, örf ve âdetini taklit edersek elbette rezil oluruz.

Uzun tecrübelerden sonra çeşitli aletler yapılmış, çeşitli kurallar bulunmuş, çeşitli ilimler sistemleştirilmiştir. Taklitçi olmamak için bunları kullanmam diyenin aklından şüphe edilir.
Herkesin müctehid, lider olmasını istemek ateşin üşütmesini, buzun ısıtmasını istemek gibi eşyanın tabiatına aykırıdır. Müctehid olmayı, doktor veya kimyager olmaya benzetmek yanlış olur. Müctehid olmak için, birçok ilimde ihtisas sahibi olduktan başka, ilahi mevhibe sahibi de olmak gerekir. Bunun için Yusuf-i Nebhani hazretleri, (Bugün müctehidlik taslayanın ya aklı veya dini noksandır) buyuruyor.

Eshab-ı kiramın hepsi mutlak müctehid olduğu halde, Peygamber efendimizi görüp taklit ettikleri için Peygamberlerden sonra en yüksek makama kavuşmuşlardır. Tabiin, Eshab-ı kirama tâbi oldukları, onları taklit ettikleri için yüksek bir şerefe kavuşmuşlardır. Onlardan sonra gelenler de onlara tâbi oldukları, onları taklit ettikleri için Tebe-i tabiin şerefine yükselmişlerdir. Hadis-i şerifte, (Âlimler rehberdir) buyuruldu. O halde âlimleri taklit etmek gerekir.

Şafii’de hadis ve fıkıh âlimi olan İmam-ı Şarani, dört mezhebin hak olduğunu, bu dört mezhepten birine uymak gerektiğini bildirmek için Mizan-ül-kübra’yı yazdı. Bu kitabında diyor ki:

Her müctehid, kendi ictihadı ile hareket eder. Başka bir müctehide uyması caiz değildir. Bir âlim, ictihad derecesine yükselince, kendi ictihadına uyması gerekir. İmam-ı Ahmed’in, âlim talebeleri için, (İmamlarınızın aldıkları kaynaktan alın, taklitçilikte kalmayın) sözü bunu göstermektedir.

İmam-ı Şafii, İmam-ı a'zamın çok yüksek bir âlim olduğunu bildirdiği halde, kendi ictihadlarına uymuştur. Fakat müctehid olmayan kimse, 4 mezhepten birini taklit etmezse sapıtır, zındık olur, başkalarını da yoldan çıkarmakta şeytana yardımcı olur. Mevcut dört mezhebin hepsi haktır. Birinin, ötekisi üzerine üstünlüğü yoktur. Çünkü, hepsi aynı din kaynağından alınmıştır. Dört mezhebin imamları ve onları taklit eden âlimlerin hepsi, her Müslümanın dört mezhepten dilediğini taklit etmekte serbest olduğunu bildirdiler. Allahü teâlâ, amelde mezheplere ayrılmaktan razı olduğunu, Resulü vasıtası ile bildirdi. Resulü de bu ayrılığa rahmet buyurdu. Müctehid olmayanın, bir mezhebe uyması lazımdır. (Mizan-ül kübra)

Taklitçi maymunlar
Sual
: Bir misyoner, “Kur’anda, Peygamber de olsa, birine uymanın, onu taklit etmenin haram olduğu, böyle kimselerin taklitçi maymuna benzetildiği bildiriliyor” diyor. Böyle bir âyet var mı?
CEVAP
Misyoner inanmadığı Kur’andan ne anlar? Elbette tamamen yalan ve iftiradır. Kur’an-ı kerim, baştan sona kadar, iyileri taklit etmeyi, onlara tâbi olmayı [uymayı] emretmektedir. Hakkı taklit düşmanları, bâtılda birbirini taklit ediyor, birinin dinimize yaptığı iftiraya öteki sarılıyor, maymun gibi taklit ediyorlar. Mesela, (Kur’an uydurma bir söz değildir) âyetini, (Kur'an uydurma bir hadis değildir) diyerek, hadis-i şeriflere dil uzatıyorlar.

Önce maymunla ilgili âyetleri bildirdikten sonra bu konuya dönelim. Kibirlenerek Allah’ın emrini dinlemeyen kâfirler, maymun haline çevrilmiştir, üç gün sonra da helak edildiği bütün muteber tefsirlerde bildirilmektedir. Allahü teâlânın sadece maymun değil, domuz haline, taş haline getirdiği kâfirler de olmuştur.

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Cumartesi günü
[balık avından men edilmişken] içinizden [bu emri çiğneyerek] azgınlık edenleri biliyorsunuz. Onlara “Aşağılık birer maymun olun” dedik; [Maymuna çevrilen bu insanlar üç gün sonra öldü.] Bunu [bu olayı] önündekilere [o zaman hazır olanlara] ve ardındakilere [sonradan geleceklere] ibret verici bir ceza örneği ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir öğüt olsun diye yaptık.) [Bekara 65 – 66 Beydavi]

(Tâ ki onlar
[balık avcıları] edilen öğütleri unutunca, biz de kötülükten alıkoyanları kurtardık, zulmedenleri ise, çıkardıkları fesatlar yüzünden şiddetli azaba maruz bıraktık. Böylece onlar kibre kapılıp yasak kılınan şeylerden vazgeçmeyince, biz de onlara, aşağılık maymunlar olun, dedik. [Maymun haline geldiler]) [Araf 165, 166 Beydavi]

(De ki: Allah katında yeri bundan daha kötü olanı size haber vereyim mi? Onlar, Allah’ın lanetleyip gazap ettiği, aralarından maymunlar, domuzlar ve tâğuta tapanlar çıkardığı kimselerdir. İşte bunlar, mevki bakımından daha kötü olan ve doğru yoldan sapmış bulunanlardır.)
[Maide 60]

Bu âyetlerin hangisi taklidi, iyilere uymayı yasaklıyor? Allahü teâlâ, herkesi Peygamberlere, âlimlere, iyilere uymayı, onları taklit etmeyi emrediyor. Bu konudaki âyetlerden bazısı şöyledir:
(Hidayet yolunu öğrendikten sonra, Resule uymayıp müminlerin [itikadi ve ameli] yolundan ayrılanı, saptığı yola sürükleyip çok kötü bir yer olan Cehenneme sokarız!) [Nisa 115] {Bu âyette Resulün ve müminlerin yolundan ayrılmak kötüleniyor. Demek ki müminlerin yoluna uymak gerekiyor.}

(Bilmiyorsanız, zikir ehline
[âlimlere] sorun.) [Nahl 43] {Bilenlere uyulması emrediliyor.}

(İyilik yarışında önceliği kazanan muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tâbi olanlar, onların yolunda gidenlerden
[onları taklit edenlerden] Allah razı olmuştur, onlar da Allah'tan razı olmuştur. Allah bunlar için, sonsuz kalacakları Cenneti hazırladı.) [Tevbe 100] {Bu âyette de Eshaba uyanlar övülüyor, onlar da Cennetlik deniyor. Tâbiin, Eshab-ı kirama uydukları için yüksek bir şerefe kavuştular. Onlardan sonra gelenler de onlara uydukları, onları taklit ettikleri için Tebe-i tâbiin şerefine yükseldiler.}

(Musa o kimseye, “Sana öğretilenden, doğruyu bulmama yardım edecek bir bilgi öğretmen için sana tâbi olayım mı” dedi.)
[Kehf 66] {Dikkat edilirse Allahü teâlânın en büyük Resullerinden biri olan Hazret-i Musa, ismi bile bildirilmeyen birinden ledünni ilmi öğrenmek için yardım istiyor, ona tâbi olmak istiyor. O kimse de diyor ki: (“Eğer bana tâbi olacaksan, o konuda bilgi verinceye kadar hiçbir şey hakkında bana soru sorma” dedi.) [Kehf 70] {O kimse, yüce Peygamber Musa aleyhisselama itirazsız taklit et diyor. Allahü teâlâ da bunu övüyor.}

(Allah buyurdu ki:
[Ya Musa] Seni kardeşinle destekleyeceğiz ve size öyle bir kudret vereceğiz ki, âyetlerimiz [mucize yardımlarımız] sayesinde onlar size erişemeyecekler. Siz ve size tâbi olanlar üstün geleceksiniz.) [Kasas 35] {Bu âyette de Hazret-i Musa’ya tâbi olanlar müjdeleniyor.}

(Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tâbi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir.)
[Yasin21] {Bu âyette de hidayete erenlere tâbi olmak emrediliyor.}

(
[Dünyada] İman edenlere ve nesilleri de iman edip kendilerine uyanlara, [ahirette] nesillerini kavuştururuz, [onları da, baba ve dedeleri gibi Cennete koyar ve derecelerini yükseltiriz.] Bununla beraber [baba ve dedelerinin] amellerinden hiç bir şey eksiltmeyiz. Herkes kazancına bağlıdır, [iyi amel işlerse kurtulur, değilse helak olur.]) [Tur 21] {Bu âyette imanlı atalarına, dedelerine uyanların da dedeleri gibi Cennete gidecekleri bildiriliyor. İyilere tâbi olmanın iyiliği bildiriliyor.}

Hazret-i Yakup, ölürken oğullarına sordu: (Benden sonra kime kulluk edeceksiniz?) dedi. Oğulları dediler ki: (Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilahı olan tek Allah’a kulluk edeceğiz.) [Bekara 133], Hazret-i Yusuf da dedi ki: (Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum.) [Yusuf 38] {Demek ki atalar Müslüman ise, müşrik değil ise, onlara uymak lazımdır. Hazret-i Yusuf Müslüman olan atalarının yolundan gittiğine göre, biz de Müslüman atalarımızın, yani Resulullah efendimizin, eshab-ı kiramın ve ehl-i sünnet âlimlerinin yolundan gitmeliyiz.}

Bir hadis-i şerifte de buyuruluyor ki:
(Ahir zamanda, sizin ve atalarınızın yolundan ayrılıp, sünnetimden uzak kalacak olanlardan uzak durun.) [Müslim]

Kötülere uymak elbette kötüdür. Misyoner, Şeytana ve Firavuna uymakla Resulullaha uymayı aynı görüyor ve taklidin kötülüğü ile ilgili şu âyetleri örnek veriyor:
(Allah, [İblise] sen ve sana uyanlarla Cehennemi dolduracağım dedi.) [Sad 84, 85]

(Firavun’a uyanları, ders alsınlar diye, yıllarca kuraklık ve ürün kıtlığı ile cezalandırdık.)
[Araf 130] {Bu iki âyet de, kötüyü taklit etmenin zararını bildiriyor.}

Kötüyü, yanlışı ve batılı taklit, ne kadar zararlı ise, iyiyi, doğruyu ve hakkı taklit de o kadar faydalıdır. Bir kimsenin bütün ilimlerde üstat, bütün işlerde uzman olması mümkün müdür? Hastanın, kendisini ameliyat edecek bir operatör doktora ihtiyacı olur. Herkesin, hem kimyager, hem doktor, hem mühendis gibi ihtisas isteyen her mesleğin uzmanı olması düşünülebilir mi? O halde, bir kimse, bir işte uzman olsa da, ihtisası dışındaki başka bir işin uzmanına uyması gerekir. Bir saate, bir radyoya ihtiyacı olan, “Taklit haramdır, hiç kimsenin yaptığını kullanmam” diyemez. Herkesin rehber, taklit edilen kimse olmasını istemek ateşin üşütmesini, buzun ısıtmasını istemek gibi eşyanın tâbiatına aykırıdır. Uzun tecrübelerden sonra çeşitli aletler yapılmış, çeşitli kurallar bulunmuş, çeşitli ilimler sistemleştirilmiştir. “Taklitçi olmamak için bunları kullanmam” diyen, deli değilse, muhakkak haindir.

Bir mezhebe uymanın lüzumu
Asırlardan beri bütün İslam âlimleri, dört mezhepten birine uymuşlar ve Müslümanların da uymalarının gerektiğini bildirmişlerdir. Bunlara uymakta İcma hasıl olmuştur. İcmadan [cemaatten, birlikten, topluluktan] ayrılan helak olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İki kişi, bir kişiden, üç kişi, iki kişiden iyidir. O halde cemaatle birlikte olun! Allah’ın rızası, rahmeti, yardımı cemaattedir. Cemaatten ayrılan Cehenneme düşer.) [İbni Asakir]

(Ümmetimin âlimleri, hiçbir zaman dalalette birleşmezler. İhtilaf olunca sivad-ı a'zama
[âlimlerin ekseriyetinin bildirdiği yola] uyun!) [İbni Mace]

(O gün her fırkayı imamları ile çağırırız)
mealindeki İsra suresinin 71. âyet-i kerimesini Kadı Beydavi hazretleri, (Her ümmeti Peygamberleri ve dinde uydukları imamları ile çağırırız) şeklinde açıklamıştır. Ruh-ul beyan ve Tefsir-i Hüseynide ise, (Herkes mezhebinin imamı ile çağırılır. Mesela ya Şafii veya ya Hanefi denir) şeklinde açıklanmaktadır. Bu açıklamalar da, her Müslümanın dört hak mezhepten birine uyması gerektiğini açıkça bildirmektedir.

Medarik tefsirinde (Müminlerin [itikad ve ameldeki] yolundan ayrılan Cehenneme gider) mealindeki Nisa suresinin 115. âyet-i kerimesini bildirdikten sonra, (Kitab ve sünnet gibi icmadan da ayrılmak caiz değildir) buyuruluyor. Beydavi tefsirinde ise aynı âyet-i kerimenin açıklamasında (Bu âyet, icmadan ayrılmanın haram olduğunu göstermektedir. Müminlerin yolundan ayrılmak haram olunca, bu yola uymak da şart olur) buyuruluyor.

Seyyid Ahmed Tahtavi hazretleri buyuruyor ki:
(Kur'an-ı kerimdeki (Allah’ın ipi)nden maksat, cemaattır. Cemaat da, fıkıh ve ilim sahipleridir. Fıkıh âlimlerinden bir karış ayrılan sapıtır. Sivad-ı a'zam, fıkıh âlimlerinin yoludur. Fıkıh âlimlerinin yolu da, Resulullahın ve Hulefa-i raşidinin yoludur. Bu yoldan ayrılanlar, Cehenneme gider. Fırka-i naciyye, bugün dört mezhepte toplanmıştır. Bu dört mezhep, Hanefi, Maliki, Şafii ve Hanbeli’dir. Bu zamanda bu dört hak mezhepten birine uymayan, bid'at sahibi olup Cehenneme gider.) [Tahtavi]

Bugün dört mezhepten birinde bulunmayan Ehl-i sünnetten ayrılır. Ehl-i sünnetten ayrılan da sapık veya kâfir olur. (Dürr-ül muhtar haşiyesi zebayih kısmı)

Bugün dört mezhepten başkasına uymak caiz değildir. (Hadika)

İmam-ı Rabbani
hazretleri, (Mezhepten ayrılmak, ilhaddır) buyuruyor. (Mebde ve Mead)
[İlhad, doğru yoldan ayrılmak demektir.]

Muhammed Hadimi
hazretleri buyuruyor ki:
Dindeki dört delil, müctehid âlimler içindir. Bizim için delil, mezhebimizin bildirdiği hükümdür. Çünkü biz, âyetten ve hadisten hüküm çıkaramayız. Bunun için, mezhebimizin bir hükmü, âyet ve hadise uymuyor gibi görünse de, mezhebimizin hükmüne uyulur. Çünkü nas; ictihad isteyebilir, tevil edilmesi gerekebilir, nesh edilmiş olabilir. Bunları da ancak müctehid anlar. Bunun için tefsir ve hadis değil, âlimlerin kitaplarını okumamız gerekir. (Berika s.94)

İbni Teymiye’nin talebesi İbni Kayyım bile diyor ki:
İctihad şartı bulunmayanın, Kur'andan ve hadisten ahkam çıkarması caiz olmaz. Bir mezhebe uyması şarttır. Dört mezhepten başkasına uymak da caiz değildir. (İlamil Muvakkiin)

Gerçek bu iken, İbni Hazm, Şevkani, Abduh, Reşit Rıza, Sıddık Hasan gibi mezhep düşmanlarının bir kısmı, taklidi haram sayarak, bir kısmı da telfîk yaparak, birçok insanın sapıtmasına sebep olmuşlardır.

 
Geridön
 





Dünya Namaz Vakitleri


Türkiye Takvimi


Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır.
Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.